‘Kurucu Siyasallık’ ve ‘Siyasetsizlik Krizi’

A -
A +
‘Modern devlet’ tasavvuru, küresel tarihi, siyasi, iktisadi ve toplumsal değişimlerin icbar ettiği derin bir dönüşüme maruz kalmıştır. Bütün kavram şebekesi ve pratikleri ile birlikte bu dönüşüm biteviye sürmektedir. Bu köklü dönüşümün kavram haritasında ‘siyasal alan, siyasallık, toplumsallık, temsili siyaset, demokrasi ve katılımcı demokrasi’ gibi kavramsallaştırmalar yer bulmaktadır. Bu dönüşüm, ‘yurttaş’ olarak tanımlanan politik özne ile temsilî demokrasi pratiği çerçevesinde onun tarafından seçilmiş olan temsilci/leri/nin politik rollerini de dönüştürmüştür. ‘Siyasal alan’, kurucu değerleri ve aktörleri/özneleri açısından paradigmatik bir dönüşüme uğramıştır. Bu durum, modern demokrasilerde farklı açmazlar, paradokslar ve kimi zaman krizlere yol açmıştır. Fransız felsefeci ve düşünür Marcel Gauchet bu durumun demokratik toplumlarda ürettiği krizi, siyasetsizlik olarak tanımlamıştır. Ayrıca ona göre, ‘temsilî siyaset kurucu siyasallıktan kopmuştur.’ Bu yüzden günümüz modern demokrasilerinde bir takım kırılmalar baş göstermektedir.
Demokratik toplumlarda dönüşen siyasal roller açısından değerlendirildiğinde, seçilmiş temsilcilerin uhdesinde ikili temsiliyet yetkisinin bulunduğunu kaydedebiliriz. Bu temsiliyet yetkilerinden ilkini; seçmenin özgür iradesi ile seçilen temsilcinin sahip olduğu temsil yetkisi oluşturmaktadır. Temsilci bu yetki üzerinden siyasal pratik veya siyaset üretmektedir. Bu boyutu açısından değerlendirildiğinde temsil yetkisinin etkin biçimde ve yerinde kullanılmaması ile kötüye kullanımı gibi temsiliyet sorunları ortaya çıkmaktadır.
Temsil yetkisinin ikinci boyutu ise; seçilmiş temsilcinin devleti ve devletin işlevlerine dair yükümlülüklerini ifade eden temsiliyet sorumluluğudur. Buna Gauchet ‘kurucu siyasallık’ adını vermektedir. Bugün modern demokrasilerin yüzleşmekte olduğu sorunların başında, seçilmiş temsilcilerin temsil etmeleri gereken şeyi temsiliyette ortaya çıkan açık veya kriz gelmektedir. Demokratik toplumsallığın inşasının önünde esaslı bir sorun olarak duran söz konusu temsiliyet krizi çözümlenmeden, anti-politik demokrasi pratiklerinin yerine yeni demokrasi modellerini üretmemiz mümkün değildir.
Dönüşüme uğrayan kavramlardan birisi de siyasallıktır. Gauchet’ye göre ‘siyasallık’, insan topluluklarının bir siyasal bünye olarak yapılandırılmasını temin eden özü ifade eder. Bu öz, toplumsal/siyasal beden olarak insan topluluklarının bir aradalığını mümkün kılan esastır. Siyasallık, söz konusu politik bedenin (topluluğun) bir aidiyet ve kimlik kazanmasını mümkün kılan inşâî unsurdur. Siyasallık, zenginleştirici tüm farklılıklarına rağmen bu bünyenin birlik temelinde uyumunu inşa eder. Söz konusu toplumsal/siyasal bünyenin kendisini var edebilme ve üretebilme özerkliğini temin eder. Siyasallık, sosyolojik bir bünye olarak tek tipleşmeyi ve/ya aynileşmeyi ifade etmez. Farklılıkların ve/ya karşıtlıkların kendilerini ifade etmesini mümkün kılan içkin birleştirici etkendir. Bu boyutu ile siyasallık, Gauchet’ye göre aşkın bir kavramdır. Ona göre bu, kurucu siyasallıktır. Kurucu siyasallık, özerk bir sivil toplum alanının varlığını ve demokratik hak ve taleplerin kurumsallaşmasını mümkün kılan temel etkendir. Ancak günümüz modern demokrasilerinde temsile dayalı siyaset pratiğinde siyasallık, ‘siyasetin arkasında kalarak silikleşmiştir.’
Kurucu siyasallığın gereğini ıskalayan siyaset veya siyasi pratikler; temsilî demokrasiyi, öznesiz (yurttaşsız) anti-politik bir tasarım üzerine kurgulamaktadır. Bu kurguda politik temsiliyet, bürokratik seçkinler ile seçilmişler arasında bir iktidar bölüşümü mekaniğine indirgenmektedir. Hâlbuki kurucu siyasallık, katılımcılık ilkesi çerçevesinde yurttaşın bir kamusal özne olabilmesinin teminatıdır. Bu yüzden katılımcı politik temsil, doğrudan halk ile siyasal temsilcileri arasındaki dolayımsız ve organik etkileşimi; ve bu ikisi arasındaki iktidar bölüşümünü ifade eder.
Siyasi tarihimizde yaşanan trajik ve travmatik müdahaleler, darbeler ve bunlara bağlı olarak ortaya çıkan istikrarsızlıklara ve krizlere rağmen, milletimizin kurucu siyasallık temelinde etkin ve katılımcı demokrasi talebi giderek güç kazanmıştır. Nitekim destansı 15 Temmuz direnişi, bunun en seçkin örneğidir. Seçmen iradesi ile seçilmiş temsilcileri arasına siyasetsizlik angajmanı ile kadrocu vesayet duvarı inşa etmeye kalkışanların hesaplarını boşa çıkarmıştır.
Sonuç olarak, bugün dünyada modern demokratik toplumsallığı tehdit eden siyasetsizlik ve temsiliyet krizlerinin çözümlenmesi, yeni bir sistemsel yapılanma ile mümkün olacaktır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.