'HİKMET'SİZ EĞİTİM 'NİKMET'TİR

A -
A +
21. yüzyıl toplumu, sıkıntılı... Her türlü imkâna sahip ve her türlü teknoloji ile donatılmış olmasına rağmen, bunalımlı. Devlet adamları, uluslararası kuruluşlar, üniversiteler, bilim adamları harıl harıl çalışıyorlar. Ama unutulan bir şey var. Bu çalışmalar yapılırken bile tüm insanlığı kıskacına almış, aşağıdaki iki cümlenin kıskacında sıkışmışlardır.
İnsanlığın köhnemesine ve çürümesine sebebiyet veren iki önemli davranış; “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” ve “Başkası açken ben tok olayım”...
Bugün bu iki kavram, bizi biz olmaktan, insan olmaktan çıkaran, bencilleştiren iki kavramdır. Oysa küreselleşen dünyada toplumların böyle bir lüksü yoktur. Her şey anında herkese sirayet edebiliyor. Esen rüzgâr, üşüten zemheri soğuğu herkese aynı şiddette etki edip zatürre edebiliyor.
Peki çözüm? Tabii ki eğitim... İyi de sıkıntı, eğitilmiş toplumlarda da var. Hem de daha çok var... Öyleyse nasıl bir eğitim? İşte kritik soru bu. Ve cevap da burada gizli...
             ***
Eğitim; nesli şekillendiren, geleceği belirleyen ve toplumu şenlendiren yegane kavramdır. Canlılara, hususen de insanlara has bir olgudur. Kısmen hayvanların eğitiminden de söz edilse bile ilgi alanımızın dışındadır. Eğitim bilimcilere göre anne karnındaki cenin hâlinden, ölünceye kadar geçen zamanı kapsayan bir süreçtir. Bizim kültürümüz bu hâli “beşikten mezara kadar” cümlesi ile özetlemektedir. İnsanlık tarihinin her döneminde önemsenmiş, tartışılmış, insanlığa faydalı nesiller nasıl daha iyi yetiştirilebilirin cevabı aranmıştır. Zira eğitim ile refah, huzur, sevgi, saygı arasında lineer bir ilişkinin olduğu, yadsınamaz bir gerçektir. Bugün bilim dalı olarak üzerinde birçok araştırmalar, doktora tezleri, sempozyumlar, kongreler yapılan bu sihirli sözcük, gerçekte nedir? Niçin bu kadar önemlidir? Nasıl bir eğitim, insanlığa huzuru ve barışı getirir? Neden hep değişkenlik gösteriyor ve niçin bilim adamlarını bu kadar meşgul ediyor?
İnsanlığı bu kadar meşgul eden eğitim, üretmek, daha fazla üretmek. Tüketmek, daha fazla tüketmek üzerine bina edilirse, sonuç kaçınılmaz olarak huzursuzluk, umutsuzluk ve mutsuzluk olacaktır. Çünkü, insanın duyguları ve arzularının sınırı olmadığı için daha fazlayı istemek fıtratında vardır. Daha fazla üretmek ve tüketmek için her yol mubah sayılmaktadır. Bu arzu ve duygular, eğitim ile törpülenmezse sonuç kaçınılmaz olur. Manevi duygulardan mahrum eğitim sistemi acımasız neslin yetişmesini netice verir. Oysa eğitimden murad, hikmet ve irfan sahibi insan yetiştirmek olmalıdır. Hikmet’ten mahrum eğitim koftur. Hikmet, her toplumda ve dinde var olan, ancak bugün ihmal edilen kavramdır. Yunanca’da Phileo-Sophia (bilgelik sevgisi), Antik Yunan'da mantıksal, epistomoloji, etik, metafizik ve estetik anlamında, İbranice’de hokhmah, Arapça’da felsefe (falsafa) olarak kullanılan kavram en geniş ve en uygun tanımını İslamiyet ile almıştır; Hikmet... Varlık, bilgi, gerçek, adalet, güzellik, akıl gibi kavramları da içine alan bir güzel kelimedir. Eskiler hikmet için, “İlim ve adaletin birleşmesinden zuhur eden sıfât-ı şerifedir” derler.
“Hikmet” ve “Hüküm” kelimeleri “bilmek (ilim)" ve “anlamak (fıkıh)” anlamlarında kullanılmıştır.
             ***
Şimdi, kısaca tanımlamaya çalıştığımız “Hikmet” ile, bundan mahrum bir eğitim sistemini tahayyül ediniz. Hikmetten mahrum eğitim, belki üretimi artırıp zenginliği elde etmemize yardımcı olabilir. Fakat insanlığı unutup, bir anda tüm zenginliği, yine insanlığı yok edecek silah hâline de dönüşebilir. Yani Hikmetsiz eğitim, Nikmettir. Zira insanlık asırlar öncesinden, Divan-ı Hikmet sahibi Hoca Ahmet Yesevi’nin Hikmet çeşmesinden gıdalanan, arı duru Türkçesi ile Yunus Emre’nin şu sözlerine kulak vermelidir.
İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir,
Sen kendin bilmezsin
Bu nice okumaktır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.