"Hak" terimi hakkında birkaç kelime...

A -
A +
Allahü teâlânın bildirdiği emirlerin, yasakların çiğnenmesi durumunda, bunlara verilecek cezâyı hiç kimse değiştiremez, affedemez.
 
 
 
Dünkü makâlemizde, "Hak" tabîrinin: "Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden) biri; İslâmiyet; Gerçek, doğru" gibi üç mânâsı üzerinde durmuştuk. Bugün de inşallah "Alacak; Hâtır, hürmet; İnsanın yapması lâzım gelen şey" gibi diğer bazı mânâlarına temâs etmeye  çalışalım:
"Hak" kelimesinin, "alacak" anlamıyla ilgili olarak, büyük âlim ve velîlerden İmâm-ı Rabbânî (rahmetullahi aleyh) de buyurmuştur ki:
"Bir kimse, Peygamberlerin (alâ nebiyyinâ ve aleyhimüs-salâtü ves-selâm) yaptığı ibâdetleri yapsa, fakat üzerinde başkasının bir kuruş hakkı (alacağı) bulunsa, bu bir kuruşu ödemedikçe, Cennet'e giremeyeceği bildirilmiştir."
"Hak" kelimesinin "Hâtır, hürmet" anlamını şu hadîs-i şerîf güzel ifâde etmektedir:
Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allahümme innî es'elüke bi-hakkıs-sâilîne aleyke" yâni; "Yâ Rabbî! Senden isteyip de verdiğin kimselerin hakkı için, senden istiyorum, derdi (ve böyle duâ ediniz)" buyururdu. (İbn-i Mâce)
"Hak" kelimesinin "İnsanın yapması lâzım gelen şey" anlamıyla alâkalı olarak da şu hadîs-i şerîfi zikredebiliriz:
"Müslümânın Müslümân üzerinde beş hakkı vardır: Selâmına cevap vermek, hastalığında arayıp sormak, cenâzesinde bulunmak, dâvetine gitmek, aksırıp elhamdülillah deyince, 'yerhamükellah' diye karşılık vermek." (Buhârî, Müslim)
"Hak" kelimesi, yukarıda belirtilen mânâlarından başka, hukûk ilminde "adâlet, doğruluk ve fertlere tanınan menfaat ve yetkiler" mânâsında da kullanılır. Hak kavramında üç unsur vardır: 1) Hak sâhibi için bir menfaatin bulunması. 2) Hakların, hak sâhibine belirli bir kudret ve yetki vermesi. 3) Hakkın, hukûk nizâmı tarafından verilmesi.
İslâm hukûkunda da hakkın, sâhibi açısından değerlendirilmesi ve kısımlara ayrılması vardır. Buna göre:
a) Hukûkullah: Allah’a âit haklar. Allahü teâlânın bildirdiği emirlerin, yasakların çiğnenmesi durumunda, bunlara verilecek cezâyı hiç kimse değiştiremez, affedemez.
b) Hukûk-ı ibâd: Kulların sâhib oldukları haktır. Bu haklar, insanların menfaatleri ile ilgili haklardır. Umûmî ve husûsî olmak üzere ikiye ayrılır. Umûma âit yollardan istifâde, avlanma, mübâhları kullanma gibi husûslar, umûmî haklardandır. Husûsî hakları ise, evi, işi ve eşi üzerindeki hakları ile şahsî ihtiyaç ve menfaati sebebiyle mevcut haklarıdır.
c) Karma nitelikteki haklar: İçinde Allah ve kul hakkının müşterek bulunduğu haklardır. İnsanın kendi hayâtını, aklını ve sağlığını koruması, hürriyet hakkına sâhib olması, malını boş yere telef etmekten koruması gibi... Bütün bunlarda, “İnsan hayâtının ve dünyâ nizâmının korunması” diye ifâde edilen Allah hakkı yanında, bizzat kişiyi, hayâtı, sıhhati ve malı ile ilgili konularda şahsen alâkadar eden menfaatler vardır...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.