Kur'ân-ı kerîmin bazı mucizevî özellikleri...

A -
A +
"Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini, doğruluk rehberi Kur’ân ve hak dînle gönderen O’dur. Şâhit olarak Allah yeter."
 
Dünkü makâlemizde, Kur'ân-ı kerîmin Peygamber Efendimizin en büyük mu'cizesi olduğuna dâir birkaç kelime yazdık. Bugün aynı konuya devam edelim:
2- Âyetler, yani sözler ve cümleler, Arapların sözlerine ve şiirlerine hiç benzemez. Kur’ân-ı kerîmin yanında onların sözleri, cam parçalarının elmasa benzemesi gibidir. Dil uzmanları bunu pekiyi görmektedir.
3- Bir insan, Kur’ân-ı kerîmi ne kadar çok okursa okusun bıkmaz, usanmaz. Arzusu, hevesi, sevgisi ve zevki artar. Hâlbuki Kur'ân-ı kerîmin tercümelerinin ve diğer bütün kitapların okunmasında, böyle arzu ve lezzet artması olmuyor; usanç hâsıl oluyor. Ama yorulmak başkadır, usanmak başkadır.
4- Geçmiş insanların bilinmeyen hâllerinden birçok şey, Kur’ân-ı kerîmde bildirilmektedir.
5- İleride olacak şeyleri de bildirmektedir. Çoğu meydâna çıkmış ve çıkmaktadır. Meselâ, Rûm sûresinin 3. âyetinde meâlen, "Rûmlar, en yakın bir yerde mağlup oldu. Hâlbuki onlar, bu mağlûbiyetten sonra birkaç yıl içinde gâlip geleceklerdir" buyuruldu. Bu âyet, Rûm Kayseri Heraklius’un İrân şâhı Husrev Perviz’e gâlip geleceğini önceden haber verdi. Aynen vâki oldu.
Kur’ân-ı hakîmde, "Bu Kur’ân, Allah kelâmıdır. İnanmıyorsanız, bir âyeti kadar siz de söyleyin! Söyleyemezsiniz" buyuruluyor. Bütün düşmânlar el ele verip, yıllarca uğraştıkları hâlde onun bir benzerini bugüne kadar söyleyemediler. Söylemeleri de mümkün değildir. Bunun dışında Peygamber Efendimiz aleyhisselâmın sayısız mucizesi görüldü.
Bir âyet-i kerîme meâli şöyledir:
"De ki: Mucizeler Allahü teâlânın kudreti ve irâdesi ile olur." [Ankebût, 50]
Allahü teâlâ, enbiyâsını ve evliyâsını başka kullarından üstün tutmuş, başkalarına vermediği mucize ve kerâmet gibi hârikaları, bu zâtlara ihsân etmiştir.
Bugünkü 4 İncîl’de pek çok çelişki vardır. Bu da, insan eliyle yazıldıklarını gösterir. Hâlbuki Kur’ân-ı kerîmde hiç bir tenâkuz/çelişki yoktur. Bir âyet meâli şöyledir:
"Eğer Kur’an, Allah’tan başkasından gelseydi, içinde pek çok tutarsızlık bulunurdu." [Nisâ, 82]
İkinci önemli husûs, nasıl insanlar, bir karınca bile yaratamıyorlarsa, Kur’ân-ı kerîmin de bir cümlesini bile meydâna getiremezler. 14 asırdan beri de, bir benzeri yazılamadı.
Üçüncü husûs ise, Kur’ân-ı azîmüş-şân hiç değiştirilemez. Bir âyet meâli şöyledir:
"Kur’ânı biz indirdik, elbette yine onu biz koruyacağız." [Hicr, 9]
Bugüne kadar kimse değiştirememiştir. Allahü teâlâ, sâhibi benim, koruyanı benim, şâhidi benim buyuruyor. Bir âyet-i kerîme meâli şöyledir:
"Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini, doğruluk rehberi Kur’ân ve hak dînle gönderen O’dur. Şâhit olarak Allah yeter." [Fetih, 28]
Bu kadar vesîkalardan da anlaşıldığı gibi, Kur’ân-ı kerîm, Yüce Allah'ın mukaddes kelâmıdır...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.