Geleceğimizin teminatı olan ciğerpârelerimiz...

A -
A +
İslâm dîni, ahlâkı ve medeniyeti doğru bir şekilde öğrenilir ve öğretilirse, ona uygun yaşanırsa, bütün fertler, âileler, cemiyetler, hattâ tüm insanlık râhat eder...
 
 
Geleceğimizin temînâtı olan yavrularımızı, ciğerpârelerimizi, çocuklarımızı, torunlarımızı ve gençlerimizi, millî, manevî ve kültürel değerlerimize uygun olarak yetiştirmek, anne-baba, dede-nene, eğitimci, resmî, askerî ve sivil kuruluşlar, medya ve topyekûn toplum olarak hepimizin görevi olmalıdır.
Bildiğimiz üzere, bizim mukaddes dînimiz, şanlı târihimiz, yüksek kültür ve medeniyetimizde; kıymetli örf, âdet ve ananelerimizde eğitimden maksat "İyi İnsan", orijinal ismiyle söylemek gerekirse "İnsân-ı Kâmil" meydâna getirmek ve bu insanı da cemiyete faydalı hâle getirmektir.
Zâten İslâm dîninde de, çocuk ve genç terbiyesinden, eğitiminden maksat, çocukların ve gençlerin, Allahü teâlânın râzı olduğu, kulların beğendiği, âilesine, cemiyetine, milletine, vatanına, devletine ve insanlığa faydalı birer insan olarak yetiştirilmeleridir.
Bu bakımdan çocuklarımıza ve gençlerimize ilk önce, Kur’ân-ı kerîmi, Peygamber Efendimizi, dîn-i İslâmı ve İslâm Büyüklerini, cihâna örnek olmuş şerefli atalarımız Osmanlıların, Türklerin yüksek seciye ve ahlâkını, bütün millî ve manevî değerlerimizi, târihimizi, târihî şahsiyetlerimizi, kültürümüzü ve medeniyetimizi öğretmeliyiz.
Bu mühim işi, daha sonraya bırakmamalıyız. “Heleke’l-müsevvifûn: Sonra yaparım diyenler helâk oldular” hadîs-i şerîfi, “Hayırlı işlerinizi hemen yapın; yarına bırakmayın” demektir.
İslâmiyet, insanların hem rûhî, hem de maddî refâhını en mükemmel şekilde temin edecek prensipler getirmiştir. İnsan hak ve vazîfelerini en geniş şekilde düzenlemiştir. İnsanların yardımlaşmalarını, birbirlerine hizmet etmelerini ehemmiyetle istemektedir. Kendi idâresi altında bulunan insanların, evlâdın, âilenin ve milletlerin haklarını ve idârelerini öğretmekte; dirilere, geçmişlere, geleceklere karşı birtakım hak ve mesuliyetler yüklemektedir. Dünyâ ve âhiret saâdeti İslâmiyette toplanmıştır.
İslâm âlimlerinin buyurdukları gibi, bütün üstünlükler, faydalı şeyler, İslâmiyetin içindedir... Bütün saâdetler, muvaffakiyetler ondadır. Yanılmayan, şaşırmayan akılların kabul edeceği esâslardan ve ahlâktan ibârettir.
Burada hülâsa olarak söylemek gerekirse, İslâm dîni, ahlâkı ve medeniyeti doğru bir şekilde öğrenilir ve öğretilirse, ona uygun yaşanırsa, bütün fertler, âileler, cemiyetler, hattâ tüm insanlık râhat eder; huzûr ve sükûn içerisinde, emniyet ve âsâyîş üzere yaşarlar. Târihte bunun pekçok örneği vardır. İşte Karahânlılar, Gazneliler, Timûroğulları, Bâbürlüler, Selçuklular ve Osmânlıları burada cânlı birer misâl olarak zikredebiliriz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.