Hadîs-i şerîfte tavsiye buyurulan üç madde

A -
A +
"Nerede olursan ol, Allah’tan ittikâ et. Yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki, bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlâklı ol." 
 
Sevgili Peygamberimiz, bir hadîs-i şerîflerinde buyurmuştur ki:
"Nerede olursan ol, Allah’tan ittikâ et (kork, O'na karşı gelmekten sakın, günâh işleme). Yaptığın kötülüğün arkasından (hemen) bir iyilik yap ki, bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlâklı ol (güzel ahlâkın gereğine göre davran)." [Sünenü't-Tirmizî, Kitâbu'l-Birr, Bâb: 55]
Görüldüğü üzere, bu hadîs-i şerîfte, "takvâ (Allah'tan korkmak, çekinmek, O'na karşı gelmekten ve günâh işlemekten sakınmak)", "iyilik yapmak" ve "güzel ahlâklı olmak" tavsiye buyurulmaktadır.
Bugün (ve inşâallah yarın da) kısaca "takvâ" üzerinde durmaya çalışalım. [Diğer iki mâdde hakkında ise, başka bir zaman, birkaç kelime nakletmeye gayret ederiz inşâallah.]
Resûlullah Efendimiz, diğer bazı hadîs-i şerîflerinde de takvâya temâs buyurmuşlardır:
"Allah katında en kıymetliniz, takvâsı en çok olanınızdır. Arab'ın Arab olmayana bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvâ iledir." (Buhârî, Müslim)
"Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız. Âdem ise, topraktandır. Allah katında en kıymetliniz, takvâsı en çok olanınızdır. Arab'ın Acem'e (Arab olmayana) bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvâ iledir."
"Her şeyin bir kaynağı vardır. Takvânın kaynağı da âriflerin kalpleridir." (Künûzü'l-Hakâik)
Şimdi, "takvâ" nedir, bir nebze onun üzerinde durmaya çalışalım:
"Takvâ: Allahü teâlâdan korkarak, harâmlardan (yasaklardan, günâhlardan) sakınmak" demektir. Bir de bu manaya yakın "Verâ" vardır. Harâma düşmemek için, şüphelilerden (harâm veya helâl olduğu belli olmayan şeylerden) sakınmaya ise "Verâ" denir. Bu bakımdan, harâmlardan daha çok sakınma derecesi olan verâ da, takvânın manası altına girer.
Kur'ân-ı kerîmde (meâlen) buyuruldu ki:
"Allahü teâlâ, o takvâ sâhiplerini sever." (Âl-i İmrân, 76)
Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem); "Yâ Rabbî! Bana ilim ver, hilim (yumuşaklık) ile zînetlendir. Takvâ (haramlardan sakınmak) ihsân eyle. Âfiyet ile beni zînetlendir" duâsını çok söylerdi.
Konya-Hâdim'de medfûn bulunan, büyük âlimlerden Ebû Saîd Muhammed Hâdimî (rahmetullahi aleyh), "el-Berîkatül-Mahmûdiyye fî Şerhı't-Tarîkati'l-Muhammediyye" isimli kıymetli eserinde, bu hadîs-i şerîfi şöyle açıklamaktadır:
"Duâda geçen ilimden maksad faydalı ilim, yâni îmân, ibâdet, amel ve ahlâk bilgileridir. Hilim ise, yumuşaklık demektir. Âfiyetten murâd da; dînin ve îtikâdın, bozuk inançlardan, işlerden, nefsin isteklerinden, kalbin vesvese ve şüphelerinden, bedenin hastalıklarından kurtulmasıdır." [Konumuza, inşâallah yarın da devam edelim.]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.