Takvâ hakkında birkaç kelime...

A -
A +
"O hâlde (Habîbim) sen de (Nûh gibi, kavminden gelen eziyetlere ve Peygamberlik vazîfesinin ağırlığına) sabret. Âkıbet; hiç şüphesiz, takvâya erenlerindir."
 
Bugün de, "takvâ" konusuna devâm edeceğiz inşâallah... Dün kendisinden bahsettiğimiz büyük âlim Hâdimî (rahimehullah) buyurmaktadır ki: "Bütün iyiliklerin temeli takvâdır."
Büyük âlim ve velîlerden İmâm-ı Rabbânî (kuddise sirruh) de şöyle buyurmuştur:
"Dünyâda felâketlerden, âhirette Cehennem'den (ateşte yanmaktan) kurtulmak için iki şey lâzımdır: Emirlere sarılmak, yasaklardan sakınmak! Bu ikisinden en büyüğü, daha lüzumlusu, yasaklardan sakınmak yani verâ ve takvâdır."
İmâm-ı Rabbânî (rahmetullahi aleyh) şöyle bir tavsiyede de bulunmaktadır:
"Verâ ve takvâyı tam yapabilmek için (yani tam takvâ ehli olabilmek için), mübâhları lâzım olduğu kadar kullanmalı, zarûret miktârını aşmamalıdır. Bu kadarını kullanırken de, kulluk vazîfelerini yapabilmek için kullanmaya niyet etmelidir. Bir insan, mubâh, yani dînin izin verdiği şeylerden, her istediğini yapar, mubâhları aşırı derecede işlerse, şüpheli şeyleri de yapmaya başlar. Şüpheliler ise, harâm olanlara yakındır. Bu durumda insan, bir gün harâma düşebilir."
Takvâ sâhibi olan, Allahü teâlâdan korkarak harâmlardan sakınan kimselere "Takvâ Ehli" denilmektedir. "Hâli ile sana fayda vermeyen kimseyle arkadaş olma. Takvâ ehlinin, harâmlardan kaçanın kölesi, hizmetçisi ol. Onu sev. Belki Allahü teâlâ, bu vesîle ile seni onların arasına katar." (Alvân Hamevî)
Dâru'l-Fünûn (eski İstanbul Üniversitesi) Öğretim Üyelerinden Seyyid Abdülhakîm Arvâsî (rahimehullah) buyurmuştur ki:
"Âlimler, sâlihler azîmet ve takvâ ile hareket ettiklerinden; bir harâmı işlememek için helâlleri, mubâhları bile terk ederlerdi. Nitekim Ebû Bekr-i Sıddîk (radıyallahü anh) buyurdu ki: Biz, bir harâma düşmek korkusundan, yetmiş helâli terk ederdik."
Kur'ân-ı kerîmde buyuruldu ki (meâlen):
"O hâlde (Habîbim) sen de (Nûh gibi, kavminden gelen eziyetlere ve Peygamberlik vazîfesinin ağırlığına) sabret. Âkıbet; hiç şüphesiz, takvâya erenlerindir (günâhlardan sakınanlarındır)." (Hûd sûresi, 49)
Hâcegân yolunun büyüklerinden Abdülhâlik Goncdüvânî (kuddise sirruh), "Vasiyetnâme"sinde buyuruyor ki:
"Her hâlinde ilim, edeb ve takvâ üzere ol, İslâm âlimlerinin kitaplarını oku. Fıkıh ve hadîs öğren. Câhil tarîkatçılardan sakın; şöhret yapma, şöhrette âfet vardır. Arslandan kaçar gibi câhillerden kaç. Bid'at sâhibi (inanışları bozuk olan) sapıklar ile ve dünyâya düşkün olanlar ile arkadaşlık etme."
[Tabîî ki "takvâ" konusu, son derece mühimdir. Bu bakımdan, önümüzdeki hafta da aynı konuyu işlemek münâsip olacaktır inşâallah.]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.