Farz, vacip ve sünnet terimleri hakkında...

A -
A +
İmân etmek, abdest almak, gusl etmek, beş vakit namâz kılmak, ramazân ayında oruç tutmak, zengin olunca zekât vermek farz-ı ayndır.
 
Bilindiği gibi "Farz" iki çeşittir:
"Farz-ı Ayn": Her Müslümânın yerine getirmesi, her mükellef olan Müslümânın bizzât kendisinin yapması lâzım olan farzdır. İmân etmek, abdest almak, gusl etmek (yani boy abdesti almak), beş vakit namâz kılmak, ramazân ayında oruç tutmak, zengin olunca zekât vermek ve hacca gitmek, farz-ı ayndır. [Otuz iki farz ve elli dört farz meşhûrdur.]
"İmânı yâni Ehl-i sünnet itikâdını, iyi ve kötü huyları öğrenmek farz-ı ayndır. Abdesti, guslü, namazı, orucu ve harâmları da, her Müslümânın öğrenmesi farz-ı ayndır." (İmâm-ı Rabbânî)
"Farz-ı Kifâye": Müslümânların bir kısmının yerine getirmesi ile diğerlerinden düşen farzdır. Müslümânlardan birkaçının veya sâdece birinin yapması ile diğerlerinin sorumlulukdan kurtulduğu farzlardır. Verilen selâmın cevâbını söylemek, cenâzeyi gasl etmek [yani yıkamak], cenâze namâzı kılmak, Kur’ân-ı kerîmin tamâmını ezberleyip hâfız olmak, cihâd etmek, sanatına, ticâretine lâzım olandan fazla dîn ve fen bilgilerini öğrenmek gibi farzlar böyledir.
"Cenâze namazını kılmak, ölüye hizmet, sanat ve ticâret bilgilerini (ve bugünün silâhlarını yapmak ve kullanmak için fen bilgilerini iyi) öğrenmek farz-ı kifâyedir." (Yûsuf Sinâneddîn)
Bir de "Farîza" terimi vardır. Bunun da iki manası bulunmaktadır:
1. Namaz, oruç, zekât gibi kesin delîl (manası açık olan âyet-i kerîme) ile bildirilen emirler demektir. "Hac farîzası, hem mâlî (mal ile), hem de beden ile yapılan bir ibâdettir." (İbn-i Âbidîn)
2. Miktârı bildirilen vârislerden her birine düşen hisse; mîrâs payı anlamına da gelir.
"Vâcib": Yapılması farz gibi kesin olan emirlere denir. Bu emrin Kur’ân-ı kerîmdeki delîli farz kadar açık değildir. Zannî (şübheli) olan bir delîl ile sâbittir. Vitr namâzını ve bayram namâzlarını kılmak, zengin olunca kurban kesmek, fitre (sadaka-i fıtr) vermek vâcibdir. Vâcibin hükmü farz gibidir. Vâcibi terk etmek, tahrîmen mekruhtur. Vâcib olduğuna inanmayan kâfir olmaz. Fakat yapmayan, Cehennem azâbına lâyık olur.
"Sünnet": Allahü teâlânın açıkça bildirmeyip, yalnız Peygamber Efendimizin yapılmasını övdüğü, yâhud devam üzere kendisinin yaptığı veyâhud yapılırken görüp de mâni olmadığı şeylere “Sünnet” denilir.
Sünneti beğenmemek küfürdür. Beğenip de yapmayana azap olmaz. Fakat özürsüz ve devamlı terk eden Müslümân itâba, azarlanmaya ve sevâbından mahrûm olmaya lâyık olur. Meselâ, ezân okumak, ikâmet getirmek, cemâat ile namâz kılmak, abdest alırken misvâk kullanmak, evlendiği gece yemek yedirmek ve çocuğunu sünnet ettirmek gibi...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.