"İnsanın şerefi ilim ve edepledir..."

A -
A +
İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyurdu ki: “Edebe riâyet etmeyen hiç bir kimse, Allah'a kavu­şamaz, yani velî olamaz. Dîn büyüklerinin yolu baştan sona edeptir.” 
 
Hemen makâlemizin başında ifâde edelim ki, herkesçe de bilindiği gibi, insanların diğer varlıklardan imtiyâzlı ve üstün olmaları, kuvvetle, vücut iriliğiyle, çok yemekle, yiğitlikle, mal ve mülkle değil, îmân, ilim, ahlâk ve takvâ iledir.
"İnsanın şerefi ilim ve edebledir. Mâl ve neseble değildir" kelâm-ı kibârı, konuyu çok güzel özetlemektedir. 
"İlim rütbesi, rütbelerin en yükseğidir" hadîs-i şerîfi, ilim rütbesinin durumunu ifâdeye kâfi olsa gerektir.
Konya’daki evliyânın büyüklerinden olan Şems-i Tebrîzî (rahmetullahi aleyh) de “Âdemoğlunun edebden nasîbi yok ise, insan de­ğildir. Âdemoğlu ile hayvan arasındaki fark budur. Gözünü aç ve bütün Allahü teâlânın kelâmının manasının, âyet âyet edepten ibâret olduğunu gör” demiştir.
Âlim ve velîlerin en büyüklerinden olan İmâm-ı Rabbânî (kuddise sirruh) “Edebe riâyet etmeyen hiç bir kimse, Allah'a kavu­şamaz, yani velî olamaz. Dîn büyüklerinin yolu baştan sona edeptir” buyurmuştur.
Bundan dolayı, en son ve en mükemmel dîn olan mukaddes dînimiz İslâmiyette, ilme, âlime, kitâba, okumaya, ahlâka ve edepli olmaya çok büyük önem verilmiştir.
Sevgili Peygamberimiz yine buyurmuştur ki:
"Ya âlim veya öğrenici yahud dinleyici olarak veyahud da (bunlara) muhabbet besleyerek hâl ve istikbâlini temin et. (Bu dört grubun dışında) beşinci olma, yoksa helâk olursun."
Şüphesiz ki kâmil bir îmân, tam bir tâat ve ibâdet, Allahü teâlâya ve Resûl-i Ekremine bihakkın itâat ve ittibâ, iyiliği emretme ve kötülükten nehyetme, cihâd, i'lâ-yı kelimetullah için yapılacak çalışmalar, İslâmı en iyi şekilde teblîğ, Allah yoluna davet ve sâir hizmetler, lâyıkı vechile, ancak ilim, irfân ve hikmetle yapılabilir.
Bilindiği üzere, ilk emri, "Oku" diye başlayan İslâm dîninde, ilme ve okumaya büyük ehemmiyet verilmiştir. Şüphe yok ki, okumak ve dinlemek, ilim öğrenme vâsıtalarının en başında gelen maddelerdir.
Peygamber Efendimiz, 40 yaşında iken, Mekke-i Mükerreme’de Hırâ Mağarası’nda, Cebrâil (aleyhisselâm), ramazân ayının 17. gecesi gelip, ilk İlâhî emri getirmişti. Bilindiği gibi, bu gelen ilk vahiy, “Alak Sûresi”nin ilk beş âyet-i kerîmesi idi. 1. âyetin meâl-i âlîsi şöyledir: "(Ey Habibim Muhammed!) Yaratıcı Rabbinin (Allahü teâlânın) adı ile oku..."
Cihânı aydınlatan İslâm güneşi böyle doğmuş, Peygamber Efendimizin teblîği ve İslâma daveti; 13 senesi Mekke-i Mükerreme’de, 10 senesi de Medîne-i Münevvere’de olmak üzere takrîben 23 sene sürmüştür.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.