Emr-i marûfun kıymeti

A -
A +
"Ma'rûf"; İslâmiyetin kabul ettiği, beğendiği, emrettiği, uygun gördüğü iyiliklerdir. Emr-i marûf yapan olmazsa, ilim yok olur; cehâlet ve sapıklık yayılır; fitne her tarafı kaplar.
 
 
Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde, âyet-i celîlelerde buyuruyor ki (meâlen):
1- "Sizden (içinizden), insanları hayra çağıracak, ma'rûfu (iyiliği) emredecek, münkerden (kötülükten) nehyedecek (alıkoyacak) bir cemâat (topluluk) bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” [Âl-i İmrân, 104]
2- “(Ey Hazret-i Muhammed aleyhisselâmın Eshâbı ve Ümmeti!) Siz beşeriyet/insanlar için meydana çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz; iyiliği emreder, fenâlıktan alıkorsunuz ve Allaha îmânınızda devam edersiniz…” [Âl-i İmrân, 110]
3- “(Ey Resûlüm! O hicreti terk edenlere) De ki: Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz ve eşleriniz, aşîretiniz/soylarınız, kazandığınız mallar, kesâdından/geçersiz olmasından korktuğunuz bir ticâret, hoşunuza giden meskenler/evler, size, Allah ve Resûlünden ve Onun yolunda cihâddan daha sevgili ise, artık Allah’ın emri (azâbı) gelinceye kadar bekleyin…” [Tevbe, 24]
4- “Erkek ve kadın bütün müminler, birbirlerinin yardımcılarıdırlar; onlar iyiliği emrederler, fenâlıktan alıkoyarlar, namazı gereği gibi kılarlar, zekâtı verirler ve Allah’a ve Resûlüne itâat ederler. İşte Allah, bunları muhakkak sûrette rahmetiyle bağışlayacaktır…” [Tevbe, 71]
5- “Muhammed (aleyhisselâm), Allah’ın Resûlüdür/Peygamberidir. Onun beraberinde bulunanlar (Eshâb-ı kirâm), kâfirlere karşı çok şiddetli, kendi aralarında gâyet merhametlidirler..." [Fetih sûresi, 29]
Sevgili Peygamberimiz de buyurmuştur ki: "Sizden kim bir münker görürse, onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse, onu diliyle düzeltsin. Buna da gücü yetmezse, onu kalbiyle düzeltsin (yanî kalben ona buğzetsin, onu kerîh/çirkin görsün); bu ise îmânın en zayıf derecesidir."
"Ma'rûf"; İslâmiyetin kabul ettiği, beğendiği, emrettiği, uygun gördüğü iyiliklerdir. Emr-i marûf farz-ı kifâyedir. Bir yerde emr-i marûf yapılmazsa, orada gücü yeten herkes mesul olur. Emr-i marûf çok mühimdir. Emr-i marûf yapan olmazsa, ilim yok olur; cehâlet ve sapıklık yayılır; fitne her tarafı kaplar.
Alâeddîn-i Attâr hazretlerinin sohbetlerinde bulunan, Hanefî fıkıh âlimlerinden, ayrıca Akâid, Tasavvuf ve Lügat âlimlerimizden Seyyid Şerîf Cürcânî'nin [740-816/1339-1413] "et-Ta'rîfât" isimli eserinde, "Ma'rûf" ve "Münker" tabirlerinin/terimlerinin tarifleri, kısa, az ve öz bir şekilde yapılmıştır:
"Ma'rûf": "Şer-i şerîfin ve akl-ı selîmin güzel gördüğü şeydir." [Yanî Kur'ân-ı kerîme, hadîs-i şerîflere ve akla uygun şeylere "Ma'rûf", bunlara uymayan şeylere de "Münker" denir. Müctehidlerin söz birliği ile yasak edilen şeylere de "Münker" denilmektedir.]
"Münker" de: "Şer-i şerîfin ve akl-ı selîmin çirkin gördüğü şeydir."
Büyük İslâm âlimlerinden Abdülganî Nablusî"el-Hadîkatün-Nediyye fî Şerhi't-Tarîkatil-Muhammediyye" isimli kitâbında, emr-i ma'rûfu ve nehy-i münkeri kimler yapar konusunda geniş izâhâtta bulunmaktadır. [Konumuza, inşallah yarın devam edelim.]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.