Önce doğru bir iman gerek...

A -
A +
İtikâdı (inancı) düzeltmeden önce, ahkâm-ı şer'iyyeyi (helâli, harâmı, farzı, vâcibi...) öğrenmenin hiç faydası olmaz.   “Akıl”: İdrâk kuvveti, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, faydalıyı zararlıdan ayırmaya yarayan bir kuvvettir. Peygamber Efendimiz, 2 hadîs-i şerifinde buyurmuştur ki: “...Akıl, sâhibini iyiliğe götürür, kötülükten alıkoyar. Kişinin aklı olgunlaşmadıkça, dîni doğru ve îmânı kâmil (olgun) olmaz.” (İhyâu Ulûmid-dîn) “Sizin akılca en üstününüz, Allah'tan en çok korkanınızdır. En güzeliniz, en iyiniz, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına riâyet edeninizdir.” (İhyâ) Büyük âlim ve velîlerden İmâm-ı Rabbânî “Akıl göz gibidir, din bilgileri ışık gibidir. Akıl, yalnız başına dîn bilgilerini, faydalı ve zararlı şeyleri anlayamaz. Bunun için Allahü teâlâ, Peygamberleri ile râzı olduğu, beğendiği yol olan İslâmiyet'i bildirdi. Aklın eksikliği, Peygamberlerin gönderilmesiyle tamamlandı” buyurmuştur... Yine İmâm-ı Rabbânî’nin ifâde ettiğine göre, Peygamber Efendimizin gösterdiği İslâmiyet yolunda bulunabilmek ve O'nun Sünneti üzere yaşayabilmek için; önce doğru bir şekilde îmân etmek, sonra harâmlardan sakınmak, sonra farzları yapmak, sonra mekrûhlardan sakınmak, daha sonra sünnet ve müstehabları yapmak lâzımdır. İslâmiyyet, kalb ile inanılacak “Îmân” bilgileri ve beden ile yapılacak “Ahkâm-ı İslâmiyye” bilgileridir. Îmân ve ahkâm ilimleri, İslâmın doğru yolunda olan “Ehl-i Sünnet Âlimleri”nin kitaplarından öğrenilir. İslâm dîninde mükelleflerin (dînî vazîfeleri yerine getirmekle yükümlü, sorumlu kimselerin) yapmaları ve sakınmaları lâzım olan emirlere ve yasaklara “Ef'âl-i Mükellefîn=Ahkâm-ı İslâmiyye (Fıkıh Bilgileri)=Dîn Bilgileri” denilir. “Ef'âl-i mükellefîn” sekizdir: Farz, vâcib, sünnet, müstehâb, mubâh, harâm, mekrûh, müfsid. Bunları fıkıh ilmi öğretir. (Seyyid Allâme Muhammed Emîn İbn-i Âbidîn) “Allahü teâlâya götüren en emîn yol; bütün iş, hareket ve ibâdetlerde, Peygamber Efendimizin Sünnetine tâbi olmaktır.” (Ebû Alî Cürcânî) İtikâdı (inancı) düzeltmeden önce, ahkâm-ı şer'iyyeyi (helâli, harâmı, farzı, vâcibi...) öğrenmenin hiç faydası olmaz. Bu ikisi birlikte düzeltilmedikçe de, ibâdetlerin faydası yoktur. Bu üçü birlikte yapılmadıkça, kalbin tasfiyesi (temizlenmesi) ve nefsin tezkiyesi (süslenmesi, temiz hâle getirilmesi) hiç yapılamaz. Bu dört temel vazîfe, yardımcıları ve tamâmlayıcıları ile birlikte yapılmalıdır. Meselâ, farzlar, sünnetleri ile birlikte yapılmalıdır. Farzların yardımcısı ve tamâmlayıcısı, sünnetlerdir... Bir farzı yapmayıp, bunun yerine, nâfile ibâdet yapmak, mâlâyanî ile vakit geçirmek olur…..” (İmâm-ı Rabbânî)
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.