İnsanlığın hakiki rehberleri...

A -
A +
Bir insan, bir rehber olmadan, Kur'ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin mânâlarını doğru bir şekilde anlayamaz. Bunun için “Mürşid-i kâmil”e ihtiyaç vardır.    Konumuza, başlıktaki “Rehber” kelimesini tarîfle girelim: “Rehber”: “Yol gösteren, kılavuz; bir kimseye veya bir topluluğa iyi ile kötüyü görmesinde ve doğru yolu bulmasında yardımcı olan, insanı Allahü teâlânın rızâsına kavuşturmaya çalışan, ilim ve ahlâk sunan zât” demektir. Bu manada kullanılan, bir de “Mürşid” terimi vardır. İmâm-ı Rabbânî müceddid-i elf-i sânî Ahmed Fârûkî Serhendî (rahmetullahi aleyh) “Allahü teâlânın sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselâm; insanların rehberi, her bakımdan en güzeli, en iyisi ve en üstünüdür” buyurmaktadır. Büyük psikolog, sosyolog, pedagog İmâm-ı Gazâlî (rahimehullah) da “Allahü teâlâyı tanımaya çalışmak, bunun için, İslâm ahlâkını bilen ve Cenâb-ı Hakk'a kavuşturma yolunu gösteren bir rehber aramak ve ona uymak, İslâmiyet'in emirlerindendir” buyuruyor. Gavs-ı A’zam, Gavsü’s-sekaleyn gibi sıfatlarla anılan Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî (kuddise sirruh) ise “İnsanlara rehberlik eden kimsede şu hasletler bulunmazsa, o rehberlik yapamaz. Kusurları örtücü ve bağışlayıcı olması, şefkatli ve yumuşak olması, doğru sözlü ve iyilik yapıcı olması, iyiliği emredip kötülükten menedici olması, misâfir-perver ve geceleri insanlar uyurken ibâdet edici olması, âlim ve cesur olması gerekir” buyurmuştur. Tarihi inceleyecek olursak, insanların, önlerinde, Allahü teâlânın gönderdiği bir rehber olmadan, kendi başlarına gittiklerinde, hep yanlış yollara saptıklarını görürüz. [Bugün bizler, bir yere gideceğimiz zaman, Yandex, Google Maps, Navigation gibi sistemlerden istifâde etmeye çalışıyoruz.] İnsanlar, kendilerini yaratan büyük kudret sâhibinin var olduğunu, akılları sayesinde anlamaktadırlar. Fakat, O’na (Hâlık’a=Yaratan’a) giden yolu bulamıyorlar. İnsan, ezelî, ebedî ve bir olan Allahü teâlâyı kendi başına tanıyamaz. Çünkü rehbersiz, karanlıkta doğru yol bulunamaz. Peygamberler en büyük rehberlerdir. İslâm dînini tebliğ eden, en son ve en üstün Peygamber, Muhammed aleyhisselâmdır. O'na verilen kitâb, “Kur'ân-ı kerîm”dir. Peygamberimizin, doğru yolu gösterici mübârek sözlerine, “hadîs-i şerîf” denir. Bir insan, bir rehber olmadan, Kur'ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin mânâlarını doğru bir şekilde anlayamaz. Bunun için, yetişmiş ve yetiştirebilen “Mürşid-i kâmil” denilen büyük dîn âlimlerine ihtiyaç vardır. Bunların en üstünleri de dört mezheb imâmlarıdır. Bunlar; İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe, İmâm Mâlik, İmâm-ı Şâfiî ve İmâm Ahmed bin Hanbel'dir (rahmetullahi aleyhim ecmaîn). Bu dört İmâm, İslâm dîninin dört temel direkleridir. Kur'ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin mânâlarını doğru olarak öğrenmek için, bu dört büyük âlimden birinin kitaplarını okumak lâzımdır. Bunların her birinin kitaplarını açıklayan binlerce âlim gelip geçmiştir. Bu açıklamaları okuyan, İslâm dînini doğru olarak öğrenir. Bu kitapların hepsindeki îmân bilgileri aynıdır. Bu doğru îmâna, "Ehl-i Sünnet İtikâdı (İnancı)” denir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.