Allahü teâlânın celâl sıfatları da vardır...

A -
A +
“Celâl” sıfatı; Allahü teâlânın kahr ve gazab sıfatlarından olup azamet, büyüklük, ululuk, hiçbir şeye muhtaç olmamak demektir.
 
Aralık ayının başından beri, Allahü teâlâya, kitaplarına ve Peygamberlerine harp açanların (Âd, Semûd ve Nûh aleyhisselâmın kavimleri gibi) âkıbetlerinden bahsediyoruz.
Bilindiği üzere, Allahü teâlânın, Kur'ân-ı kerîmde bildirilen doksan dokuz ism-i şerifine, “Esmâ-i Hüsnâ (Güzel isimler)” denilir.
Kur'ân-ı kerîmde buyuruldu ki (meâlen):
“Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsı (güzel isimleri) vardır. O hâlde, O'na, bunlarla duâ ediniz.” (A'râf sûresi, 180)
“Esmâ-i hüsnâdan her birini söyledikten sonra, “celle celâlüh” gibi tâzîm, hürmet (saygı) ifâdesini de söylemelidir. Yoksa edebe riâyet edilmemiş olur.” (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)
Bunlardan bir kısmına cemâl sıfatları, diğer bir kısmına da celâl sıfatları adı verilmektedir. Meselâ “Rahmân”, “Rahîm”, “Latîf”, “Cemîl”... gibi sıfatlar cemâl sıfatlarındandır. Ama “Azîz”, “Cebbâr”, “Kahhâr”, “Müntekım”… gibi bazı sıfatlar vardır ki, bunlar celâl sıfatlarından olmaktadır.
“Cemâl (Güzellik)” sıfatı, Allahü teâlânın lütuf ve rızâ sıfatıdır. “Celâl”: Allahü teâlânın kahr ve gazab sıfatlarından olup azamet, büyüklük, ululuk, hiçbir şeye muhtaç olmamak demektir.
En büyük âlim ve velîlerden Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (kuddise sirruh) buyuruyor ki:
“Allahü teâlâ, kıyâmet günü mahşer yerinde, kâfirlere ve günâhı olan müminlere, kahr ve celâlsâlih olan müminlere ise, lütuf ve cemâl sıfatlarıyla muâmele edecektir.”
Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
“Yeryüzünde bulunan her cânlı fânîdir (yok olucudur). Ancak celâl ve ikrâm sâhibi olan Rabbinin zâtı bâkîdir. Böyle iken, Rabbinizin hangi nîmetlerini yalan sayabilirsiniz?” (Rahmân sûresi, 26-28)
“Yâ zel-celâli vel-ikrâm'ı çok söyleyiniz, ona çok devam ediniz.” (Tirmizî)
“Melekler, Allahü teâlânın azameti, celâli ve büyüklüğünden korkudadırlar. Kendilerine verilen emirleri yapmaktan başka işleri yoktur.” (İmâm-ı Rabbânî)
“Gadab”: Allahü teâlânın, emrine karşı gelen kullarından intikâm almak istemesi manâsına gelmektedir.
“Allahü teâlâ, kullarına, iyilik ve kötülük yapmayı, çeşitli sebeplerle hâtırlatmaktadır. Merhamet ettiği kulları, kötülük yapmak irâde edince, isteyince, O irâde etmez ve yaratmaz. İyilik yapmak irâde ettikleri zaman, O da irâde eder ve yaratır. Böyle kullardan hep iyilik meydâna gelir. Gadab ettiği düşmânlarının kötü irâdelerinin, isteklerinin yaratılmasını, O da irâde eder ve yaratır. Bu kötü kullar, iyilik yapmak irâde etmedikleri için, bunlardan hep fenâlık meydana gelir.” (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)
[İnşâallah yarınki makâlemizde de, helâk edilen bazı ferdlerden bahsedelim.]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.