İstanbul fethinin sonuçları -2-

A -
A +
Harp meclisinden, cihâda devâm etme karârı çıktı. Bunun üzerine Fâtih Sultân Mehmed Hân, ordusunda son hücûm hâzırlığını başlattı...
 
 
Fâtih Sultân Mehmed Hân, 26 Mayıs'ı 27 Mayıs'a bağlayan günün gecesi, büyük bir harp meclisi kurdu. Bütün komutanları ve orduya ma’neviyât verme bakımından fevkalâde tesîrli olan âlimleri ve evliyâ zâtları da'vet edip bu mecliste topladı.
Bu mecliste iki fikir ortaya çıktı: Molla Akşemseddîn, Molla Gürânî, Zağnos Paşa ve Şehâbeddîn Paşa, kuşatmaya devâm edip fethi gerçekleştirmeyi istiyorlardı. Çandarlı Halîl Paşa ve onun gibi düşünen bazı zevât ise, Bizans’ın sulh teklifini kabûl etmeyi tercîh ediyorlardı. Akşemseddîn hazretleri, hocası Hacı Bayram-ı Velî'nin kendisine İstanbul'u fethedecek olan ve hadis-i şerifte "Ne güzel emîrdir..." buyurularak vasfedilen sultân ile beraber bulunacağına dâir verdiği müjdeyi biliyor ve buna göre hareket ediyordu...
Harp meclisinden, cihâda devâm etme karârı çıktı. Bunun üzerine Fâtih Sultân Mehmed Hân, ordusunda son hücûm hâzırlığını başlattı. 29 Mayıs sabâhı yapılan son taarruzda İstanbul düştü. 300.000 asker ve 20 parça donanmadan müteşekkil ordunun, yeri-göğü sarsan “tekbîr” ve “tehlîl” sesleri arasında, öğleden sonra Fâtih Sultân Mehmed Hân, Topkapı tarafından şehre girdi.
Fâtih’in pekçok yüksek vasfı vardır; onlardan bâzıları şunlardır:
Kendi devrine kadar olan atalarının kısmen yapmış oldukları akınları, plânlı bir fütûhât hâline getirdi. Bütün bu seferleri, bir plâna göre yapar, seferlerin muvaffakiyetle netîcelenmesini sağlamak için, aylarca bu seferlerin bütün ön hazırlıklarını yapardı.
Askerî alanda başarısının ilk özelliği kılıçla kalemin iş birliğidir. Ordunun disiplinine çok dikkat ederdi. En küçük itâatsizliği ve buna sebep olan subayları şiddetli bir şekilde cezâlandırırdı.
Kumandânlığı ile diplomatlığı dâimâ berâber yürütürdü. Hangi devlet üzerine sefer düzenleyecekse, o devletin iç ve dış münâsebetlerini, zaaflarını, kuvvetini, diğer devletlerle olan münâsebetlerini en ince noktasına kadar tetkîk eder ve sefere, hasmının en zayıf ve kendisinin en kuvvetli zamânında çıkardı. Yapacağı seferlerin gizli kalmasına çok dikkat ederdi.
Fâtih Sultân Mehmed, soğukkanlı ve cesûrdu. Bu özelliğinin en güzel misâlini, Belgrad Muhâsarası sırasında, askerin gevşediğini gördüğü zaman, hemen onların önlerine geçip düşmân hatlarına girerek göstermiştir. İstanbûl Muhâsarasında da donanmanın başarısızlığı yüzünden atını denize sürmesi, bu cesâretinin büyük örneğidir.
Fâtih, ordu ve donanmasını iyi bir şekilde tekâmül ettirmişti. Râhatlıkla söylenebilir ki, Osmânlı donanmasının tekâmül etmiş şekilde kurucusu Fâtih’tir.
Topçuluğa da gerekli ehemmiyeti veren ilk padişâhtır. Fâtih’ten önce top, bütün dünyâda, daha çok sesi ile düşmânı ürkütmek için kullanılırdı. Büyük kaleleri yerle bir edebileceği ve meydân muhârebelerinde rol oynayacağı hiç düşünülmemişti. Fâtih, bütün bunları akıl ederek, o târihe kadar görülmeyen sayı ve çapta top yapılmasına yöneldi. Topların balistik ve mukâvemet hesâplarını bizzât kendisi yaptı...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.