Allahü teâlânın kullarına olan merhameti...

A -
A +
Allahü teâlâ, kullarının çok ibâdet yapmaları, duâ ve tevbe etmeleri için bazı gece, gün ve ayları sebep kılmıştır...
 
 
Allahü teâlâ, kullarına çok merhamet ettiği, acıdığı için, bazı gecelere, günlere ve aylara husûsî kıymet vermiş; bu gece, gün ve aylardaki, duâ, tevbe, namaz, oruç, kurbân ve hac gibi ibâdetleri kabûl edeceğini bildirmiştir. Kullarının çok ibâdet yapmaları, duâ ve tevbe etmeleri için böyle gece, gün ve ayları birer sebep kılmıştır...
Dînimizde husûsî kıymet verilen mübârek geceler [hicrî-kamerî sene içerisindeki kronolojik sırasına göre] şunlardır:
1 Muharrem [Müslümânların hicrî yılbaşı] Gecesi, Aşûre [10 Muharrem] Gecesi, Mevlid [12 Rebîu’l-evvel] Gecesi, Regâib [Receb-i şerîfin ilk Cuma] gecesi, Mi’râc [Receb-i şerîfin 27.] Gecesi, Berât [Şa’bân-ı muazzamın 15.] Gecesi, Kadir Gecesi, Fıtır [Ramazân] Bayramı gecesi, Arefe [9 Zilhicce] Gecesi, Kurbân Bayramı [10 Zilhicce] Gecesi.
Bildirilen bu on geceden başka, Fıtır (Ramazân) ve Kurbân Bayramlarının diğer geceleri, Zil-hicce ayının ilk on gecesi [yukarıda zikredilenler dışındaki 8 gece], Muharremin ilk on gecesi [yine yukarıda mezkûr olanlar dışındaki 8 gece] ve her Cuma ve Pazartesi gecesi de mübârektir...
Kurbân bayramının bulunduğu aya “Zi’l-hicce ayı” denir. Bu ay (Zi’l-hicce), hem “el-Eşhüru’l-hurum=Eşhür-i hurum” denilen “harâm aylar”dan, hem de “eşhüru’l-hac” denilen “hac ayları”ndandır.
Dînî literatürümüzde, aylarla ilgili 3 önemli ıstılâh/ta’bîr/terim vardır:
Bunlardan birincisi: “Eşhür-i hurum” denilen “Harâm aylar” ki bunlar “Muharrem el-Harâm”, “Recebü’l-ferd”, “Zil-ka’de” ve “Zil-hicce” aylarıdır.
Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruluyor ki:
“Allah’ın, gökleri ve yeri yarattığı günden beri, ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü, harâm [hürmetli] olan aylardır…” [Tevbe, 36]
Ali Cürcânî ve Halebî’nin (rahmetullahi aleyhimâ) ifâde ettiklerine göre, İslâmiyet'ten evvel ve İslâmiyet'in ilk zamanlarında, kamerî sene aylarından Muharrem, Recep, Zilkâ'de ve Zilhicce aylarında harp etmek harâm idi. İslâmiyet'ten evvel, Arablar, Muharrem veya Receb aylarında harp edebilmek için, ayların yerlerini değiştirir, ileri veya geri alırlardı.
Peygamber Efendimiz, Vedâ Hutbesi'nde “nesî”nin kalmadığı husûsunda; "Ey Eshâbım! Haccı tam zamânında yapıyoruz. Ayların sırası, Allahü teâlânın yarattığı zamandaki gibidir" buyurdu.
[“Nesî”: “Yer değiştirmek, geri bırakmak; “el-Eşhuru’l-hurum (harâm aylar)” denilen ayları değiştirmek, geri almak” demektir. Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruldu ki: “Nesî, küfürde ziyâde olmaktır. Kâfirler bununla aldatılır. Bir ayı helâl sayarlar. Başka sene ise, bu ayı harâm sayarlar.....” (Tevbe sûresi, 38)]
Aylarla ilgili dînî terimlerden ikincisi: “Eşhürü’l-hac” denilen “Hac ayları”dır; bunlar da “Şevvâl eş-şerîf”, “Zil-ka’de” ve “Zil-hicce” aylarıdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.