Putin’in tercihi…

A -
A +

Türkiye-Rusya ilişkilerinde yaşanan gerilimin sıcaklığı henüz düşürülememiş durumda. İki ülkenin dışişleri bakanlarının görüşmesinin ardından da aynı hararetin Rusya tarafından bir süre daha sürdürüleceği anlaşılıyor. Bu sürenin hiç kuşkusuz son bir eşik noktası olacak ve asıl olarak bu noktaya varıldığında iki ülke arasındaki ilişkinin son rengi anlaşılmış olacak. Asıl olan bundan sonrası için Rusya’nın daha doğrusu Putin’in tercihinin ne yönde olacağıdır.

Türkiye’nin meşru müdafaa hakkını kullanarak sınır ihlali yapan Rus savaş uçağını düşürmesiyle Rusya cephesinde yaşananlar, sürdürülmeye çalışılan gerilim esasen Putin simgesi üzerinden cereyan ediyor. Putin’in hem Rusya’nın iç yapısına ve kamuoyuna hem de dış dünyaya yönelik sürdürmek istediği algı; kolay geri adım atmayan ve gerektiğinde sert gücünü kullanmaktan geri durmayan demir yumruk simgesine dayalıdır. Bu algı, özellikle Rus halkı açısından iki reel hassasiyete yönelik işliyor. Birincisi; Soğuk Savaş dönemi kapandıktan sonra coğrafi olarak ikinci bir küçülmeyi yaşamamak. İkincisi ise; Soğuk Savaş sonrası dönem açısından özellikle Yeltsin döneminde zirve yapan özellikle de Batı karşısında incinen, yıpranan Rus gururunun onarılması ve yeniden imparatorluk stratejisiyle bir üst perdeye çıkartılmasıdır. Putin’in gerek liderlik algısı, gerekse icraatları bu iki hassasiyete odaklanarak inşa edilmiştir. Putin’in Türkiye’ye yönelik öfke nöbetinin sıcaklığının henüz soğuyamamasının, geleceğe yönelik karar verilmiş topyekûn bir devlet stratejisinin gereği olarak değil, Putin simgesi üzerinden, zedelenen karizmanın duygusal tepkisinin âdeta yaşanması gereken zorunlu bir seyri olarak işliyor.

Bu durumun ne kadar daha sürdürülebilir olacağını hep beraber yaşayarak göreceğiz. Ancak bir süre sonra Putin’in bir tercih yapmak zorunda kalacağı evreye geçileceğini tespit etmek gerekir. Nitekim Rusya’nın Türkiye’ye yönelik şuursuzca ekonomik yaptırımlara yönelmesi, Türkiye’nin DAEŞ’in petrolünü satın aldığına dair gerçeği yansıtmayan karalamaların yapılması, Rusya'da bulunan iş adamlarına, öğrenci ve akademisyenlere yönelik hukuksuz, yakışıksız, zorbaca davranışların sergilenmesi özgüvenli, akıllı bir devlet yaklaşımından daha ziyade duygusal, fevri, yapılanların sonuçlarını ve geleceği yeterince dikkate almadan sergilenen bir tutumdur ve bu tutumun Türkiye’nin tahammül sınırlarına dayanması durumunda kimin, neleri, ne için kaybedeceğinin hesabı başlayacaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan; “eteklerindeki taşları döksünler, biz de eteklerimizde taş varsa dökeriz” sözleriyle Türkiye’nin tehditlere boyun eğmeyeceğini, seçeneksiz kalmayacağını bir kez daha ifade etmiştir. Bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’i uyarıp; gerilimi tırmandırmanın her iki ülkenin çıkarlarına aykırı olduğunu hatırlatarak, “başkalarını sevindirmeyelim” demesi, Türkiye-Rusya ilişkisinin derinleşmesi ve stratejik karakter kazanmasından rahatsızlık duyanların durumunun Rusya açısından özenle ele alınması gereken kıymetli bir hususa işaret etmektedir. Bu bağlamda Putin tercihini yapmak zorundadır.

NATO ülkesi Türkiye’nin, Batı’nın Rusya’ya yönelik katı ambargosuna rağmen, iki ülke çıkarları söz konusu olduğunda nasıl bağımsız davranabilme kabiliyeti ve gücünü gösterdiğini hatırlamalıdır. Nitekim bizzat Putin, Ankara’da Güney Akımını Türk Akımı projesine dönüştüreceklerini duyurduğu gün Türkiye’nin bağımsız davranabilen bir güç olduğunun altını çizmiş, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın mertliğine atıfta bulunmuştu. Şimdi Putin için bu sözlerin hatırlanma zamanı. Bu hatırlama üzerinden de tercih zamanı. Ya Türkiye’yle olan ortak çıkarlarını zedeleyerek, Türkiye’nin tamamen güvenini kaybedecek ve dolayısıyla Türkiye’yi kaybedecek ya da Suriye meselesinde daha fazla zorlayıcı olmayacak, sınırsız ve yıpratıcı bir davranış iklimine kapılmayacak ve Türkiye’nin güvenliğine saygı duyarak diplomatik zeminde ilişki dinamiğini canlı tutacak.

Bu tercih durumu hiç kuşkusuz Doğu Akdeniz’in yeni enerji jeopolitiğinden bağımsız işlemeyecek. Rusya, NATO ülkelerinin Rusya-Türkiye gerilimine bağlı olarak bölgeye âdeta askerî çıkarma yapması, esasen Rusya’ya alternatif yeni tedarik coğrafyası olarak gördüğü Doğu Akdeniz enerji havzasının güvenliğine yöneliktir. Rusya’nın bu durumu da hesap etmesi gerekir. Bu bölgeye ilişkin Rusya’nın Türkiye’ye rağmen, Türkiye’yi yok sayarak yeni enerji denklemlerinde yer alma çabası, daha güç ve zorlu bir stratejik iklimle karşı karşıya kalmasına yol açacaktır.

Türkiye açısından Rusya’nın enerji tedarikçisi rolü, seçeneksiz değildir. Rusya’nın yerini dolduracak alternatiflere Türkiye’nin erişimi güç değildir. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son Katar temasıyla ve Başbakan Davutoğlu’nun son Azerbaycan ziyaretiyle bu mesajlar da verilmiştir. Putin’in tercihte bulunmasında bu durumu da dikkate alması gerekecektir. Yine Putin'in görmesi gereken bir başka gerçek de; Türkiye’nin Soğuk Savaş döneminin Türkiyesi olmadığıdır.

Kısacası Türkiye konusunda Putin için artık tercih zamanıdır...

Sonucunu bekleyip göreceğiz..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.