"Payitaht, böyle âlim görmemiştir, diyeceğiz"

A -
A +

"Bizden kimse şüphelenmiyor. Rahatlıkla en kalabalık yerlere girip çıkabiliyoruz!.."

  Tüccar, sakin sakin "meziyetlerini" sıralıyordu: - Bulunduğum yerde mutlaka beş vakit camiye gidiyorum. Herkesle selamlaşıyor, fakir, düşkün ve garibanların hâl ve hatırını soruyorum. Böylece sevgilerini kazanmak kolaylaşıyor... Kadın, çocuk ve ihtiyarlara görünecek şekilde yardım ediyorum. Şimdiden adım “Hayırsever Taşralı”ya çıktı bile... Cümlesini tamamlamasını beklemeden bir başkası atıldı; - Mesih’in havarileri gibi olduğumuzu da unutmayalım, dedi. Diğer tüccarlar, memnuniyetlerini baş hareketleri ile gösterdi, tasdik ettiler. Dilenci kılığındakilere döndüler. Sıranın kendilerine geleceğini bekleyen adamlar anlatmaya çoktan hazırdı; - Bizden kimse şüphelenmiyor. Rahatlıkla en kalabalık yerlere girip çıkabiliyoruz. - Bu Müslümanlar da amma saf oluyormuş. Biraz daha boynumu büksem bütün kazandıklarını alacağım... - Bunlar güzel haberler, dedi lider konumundaki tüccar. Etrafını bir daha kontrol etti. Abdest ibriğini alarak yakındaki çeşmeden su doldurdu. “Allah… Allah…” diyerek gelip eski yerine geçti. “Bismillah…” çekerek kuruldu. - Sözlerimi iyi dinleyin. “Gelen molla aynı zamanda seyittir. Bağdat, Şam, Kahire medreselerinde okumuş ilim deryası bir âlimdir. Farisi’yi, Arabi’yi mükemmel bilir. Osmanlı’nın payitahtı böyle âlim görmemiştir” diyeceğiz önümüze çıkan her insana. Bu özelliklerini ısrarla anlatacağız gördüklerimize. Herkes bunu tam olarak bellemeli. Anlamalı. Maksat Yıldırım’a ulaşmak ve onun hüsnü kabulünü sağlamaktır, diyerek biraz önce çeşmeden getirdiği sudan bir maşrapaya doldurdu, kafasına dikti. Lıkır lıkır içti. Göbekli olan arkadaşının kulağına eğildi. - Sen şimdiden çam üstüne çam deviriyorsun. Hani dikkatli olacaktık demiştin. “Ne yaptım?” kabilinden biraz kızararak, biraz da utanarak yüzüne baktı adamın. - Suyu bir yudumda içmemeliydin, der demez hatasını anladı. İşi şakaya vurdu. - İmtihan ediyordum sizi. Maalesef yutturamadım… dedi gülerek. Lafı değiştirdi. Yıldırım Han ve mücahitleri öyle kolay yutulacak lokma değildi. Bu haberler çok kısa zamanda sarayda duyulacak ve o molla da ne pahasına olursa olsun huzura çağrılacaktı. Eski alışkanlıklara dikkat edilecek, dile sahip olunacak, haberleşmeyi birinci dilenci yoldaş, para, altın ve diğer mal akışını ikinci dilenci yapacaktı. Çevre edinene, molla vaiz efendiye tam itimat sağlanana kadar en ufak taviz verilmeyecekti… Arkadaşlarını yan gözle süzdü. Başları önde, boyunları bükük birer sadık köpek gibiydiler hepsi de. Kendini, tekke disiplini içinde huşuyla dinleyen dervişlerin şeyhi gibi düşündü baykuş gözlü, şeytanî bakışlı tüccar. Muvaffak olduklarında kavuşacakları nimetler gözünün önünden geçti bir bir. Dünyada rahat yaşayabilmek için azıcık fedakârlık da etmeliydi. O da atla deve değildi ya. Şunun şurasında ne kaldıydı. Mühim olan başlamaktı. Diye geçirdi içinden... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.