"Sen geyiğin bütününü yesen bile doymazsın!"

A -
A +

"Boşuna 'Boğa Hasan' demezler sana" diyerek, hançerini çıkardı, ateşteki eti almak üzere eğildi...

 
Hasan, havada asılı kalan elini çekti, yüzünü ekşitti.
- İyi de, ben doymadım ki!
- Sen geyiğin budunu değil, bütününü yesen bile doymazsın ki, diyen Ali, kılıcını toprağa saplayıp, etin yakınına oturdu.
- Boşuna “Boğa Hasan” demezler sana, diyerek, hançerini çıkardı, ateşteki eti almak üzere eğildi. Hasan, kurnazca bir tebessümle, arkadaşını biraz tahrik ederek etin başından uzaklaştırmak istiyordu.
- Sana da “Çekirge Ali” derler lâkin, kaç vakittir hiçbir maharetini görmüş değiliz!
- Ha!.. Hay! Bu lafa gülerim işte!.. Bu hususta benimle aşık atacak adamın alnını karışlarım!..
- Duy da inanma! İşte Halep, işte arşın... Aha, sana bir düz duvar, diyen Boğa Hasan, ilerideki taş duvarı gösterdi.
- Kolaysa göster çekirgeliğini!
Ali, her şeye eyvallah ederdi. Lakin iş atmaya, tutmaya, atlamaya, zıplamaya gelince akan sular dururdu. Hiç tereddüt etmeden çevikçe ayağa fırladı.
- Pilavdan dönenin, kaşığı kırılsın be, dedi. Hızlıca duvara doğru koştu. Taşlarına tutunarak bir sincap gibi tırmanmaya başladı. Hasan, istediğini elde etmenin sevinciyle önünde duran etten, büyük bir parça daha kopardı, zevkle ısırdı. Çok keyif alıyor, gülmemek için kendini zor tutuyordu. Pişen geyiğin büyük bir bölümünü göz açıp kapayıncaya kadar mideye indirirken, Ali de son bir hareketle tepeye çıkmış, gururla kollarını yanlara açmıştı.
- Heeyt!.. Çekirge derler banaa, diye haykıran Ali, arkadaşından herhangi bir tepki almayınca, aşağı baktı. Kebabın iyice azaldığını görüp, tuzağa düşürüldüğünü anladı. Öfkeyle bağırdı.
- Allaaah!! Ne ettin benim payımı?
Hasan, gülerek bir elindeki kemiğe, bir de Ali’ye bakıp, pişkince ve muzırca;
- Ayıp edersin Çekirgee! Seni gardaş bellemişiz be, bir lokmanın hesabı mı sorulur?...
- Sen hesap sormayı şimdi görürsün... Yettim gaari, kolla kendini, diyen Ali, iki, üç adam boyu yükseklikten kendini boşluğa bıraktı. Havada perende atarak aşağıya indi.
Doğan Bey de can karındaşlarını ararken burada yanan ateşin dumanını görmüş. “Bizimkiler benden habersiz neler yapıyor? Bir gidip göreyim. Ava, kuşa gitmenin ne demek olduğunu sorayım” diyerek yola çıkmış, ateşin yakınına kadar gelmişti. Olup bitenleri anlamaya çalışırken, iki can dostunun şakayla karışık atışmalarını, tebessümle seyretti.
Çekirge Ali, lastik top gibi yerden kalkarak Hasan’a doğru koştu.
- Gayrı bakmam gözünün yaşına! Heeeyyt!..
- Yapma! Dur! Delilenme Ali!..
- Hiç yalvarma boşuna! Nafile yorulma!
 Hasan, yerinde duramayan Ali’yi tek eliyle havaya kaldırdı. Boşlukta ayakları sallandı, debelendi durdu.
Kollarını önde kenetleyip, bir ağaca yaslanan Doğan Bey, “Hey Allah’ım!” dedi mutluca. Başını salladı. Ağırca hareketlenip ikiliye doğru yöneldi;
- Allah muhabbetinizi daim etsin beyler!.. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.