"Sezgilerimize göre hareket etmek uygun olmaz!.."

A -
A +
"Sebebini bilemiyorum ama adamı gözüm tutmadı. Bana riyakârlık kokuyor gibi geldi!"
 
 
Murat, hayretle sordu arkadaşı Doğan'a:
- Kafana takılan da ne?
- Bugün öğle namazı çıkışında Seyyid Molla İbrahim Efendi diye birinin elini öpmek için cemaat yarışa girmişti.
- Eee!
- Sebebini bilemiyorum ama adamı gözüm tutmadı. Bana riyakârlık kokuyor gibi geldi.
- Seyyid diyorsun hem de…
- Unvan takmak zor değil ki!
- “Ben seyyidim” diyen değil, gerçekten “evlad-ı Resûl” olanlar seyyid değil mi?
- Doğru dersin Muratcığım da seni şaşırtan daha başka bir şey olmalı.
- Yalnız; “Hissi kablel vukû.”
- Sezgilerimize göre hareket etmenin uygun olmadığını sen de biliyorsun.
- Uygun olmadığını bilirim Doğan kardeşim. Lakin Ulucami’nin inşaatına somun pişirerek iştirak eden âlim, zahit Somuncu Baba’yı da bilirim. Senelerce garip biri olarak tanıdık.
- Yıldırım Hanımızın hususi akçeleriyle yapılan Ulucami’nin ilk açılış hutbesini okuma vazifesinin Emir Sultan hazretlerinin verilmesine rağmen, cuma vakti gelince, Emîr Sultan hazretleri; "Sultanım, zamanımızın büyüğü burada bulunurken, bizim hutbe okumamız edebe uygun değildir. Bu Câmi-i şerîfin açılış hutbesini okumaya lâyık zât, şu kimsedir!" diyerek Somuncu Baba'yı işaret etmesine kadar. İşte o zaman karşımızda ilim deryası mümtaz bir gönül adamı olduğunu anlamıştık.
- Bu daha dün gelmiş tanımayan, elini eteğini öpmeyen kalmamış. Yakında saraya da çağırılırsa şaşmam.
- Erkara Bey baş hizmetçilerinden olmuş.
Erkara ismi Doğan’a “ah” çektirdi elinde olmadan. Murat’ın da gözünden kaçmadı bu derinden inleme.
- Hayırdır Doğan kardeşim dertlenirsin.
- Yok bir şeyim. Yalnız Erkara’dan endişe ediyorum. Acayip hâllerde.
- Bir o kadar da benden Doğan kardeşim. Artık saklayacak hâlim kalmadı. Seninle samimi olduğum için beni de düşmanları listesine aldığının haberini göndermiş. Listesi bir hayli kabarıkmış. Emir Sultan’ın çömlekçi imalat hanesindeki bütün dervişler, Okçu arkadaşların, Abdullah, Orhan, Karabey, güreşçilerden Deli Pehlivan, Kolkıran Mahmud, Ayıkulak Rüstem, Boğa Hasan, Atmaca Nuri, Çekirge Ali…
- Daha sayma!.. Neredeyse bana selam veren herkes desene. Kendi bilir. Tek bir şeyi merak ediyorum. Sebebi neymiş acaba?
- Ondan kolay ne var? Tek kelimeyle kıskanıyor seni. Asıl sebep de Gülşah olsa gerek...
- !!!
Gülşah denilince beyninden vurulmuşa döndü Doğan. “Her şeye sabreder, katlanırım ama iş din ve namus meselesi olursa değişir” diye söylendi kendi kendine.
Doğan Bey, hır çıkarmak, büyüklerini üzmek istemiyordu. “Çirkefe taş atma…” hikmetini mırıldanarak, kaçar gibi uzaklaştı.
Erkara’nın ciddiyetsizliğinden, arsızlığından, yüzsüzlüğünden muhakemesini şaşırmıştı. Artık sıhhatli düşünemiyordu. Önü beyaz alçı badanalı evin önünden geçerken Süleyman Çelebi’yle karşılaştı. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.