Doğan’ın peşinden sevgi ve hasretle baktı...

A -
A +
Gülşah, heyecanını yenmeğe çalışarak oldukça edepli ve fısıltılı olarak cevap verdi.
 
Doğan, gölgelerinde kuzuların otladığı badem ağaçlarının altında durup, birkaç badem kopardı. Sağa, sola dönüp, etrafa göz attıktan sonra da beyaz badanalı köşkün ceviz oymalı kapısını tıklattı. Bekleşirken iki samimi arkadaş birbirini saygı ve muhabbetle kucakladı. Helâllik dileyerek vedalaştılar. Atmaca Nuri gülerek hızlı adımlarla yürüdü. Sokağın derinliklerinde kayboldu…
Doğan Bey, içeri girmedi. Temiz fakat gölgelik taşlıktan geçerek merdivenin başına kadar geldi. Işıl ışıl bir oda görünüyordu. İçeriden gelen lavanta kokularına bayıldı. Yerde güzel bir Acem halısı, duvarlarda hüsn-ü hatlar görünüyordu. Yastıklarına mor renkli perdelerin düştüğü sedirlere kırmızı halılar seriliydi. Evin uzaktan bile ne kadar tertipli düzenli olduğu belliydi. Hayran oldu. Kendini âdeta rüya âleminde hissediyordu sevdiği nikâhlısını beklerken.
Gülşah, kafes arkasından bahçeyi, uzaktaki ağaçların altını uzun uzun seyretti. Kimseciklerin olmadığından emin olduktan sonra da kapıya baktı. Yakın gelecekteki biricik hayat arkadaşı, sevdiği insan, bütün ihtişamıyla oradaydı. Gözlerine inanamadı. İki kınalı eliyle yüzünü sildi. Bir daha baktı. Evet yanlış görmüyordu. Ümidi, istikbali, kahramanı, canı, cananı, arkadaşı, örnek insan, sevgili Doğan’ı bir adım ileride onu bekliyordu. Ses çıkarmadan hayran hayran bir müddet daha seyretti. Neden sonra fazla bekletmemek gerektiğini düşündü. Kalbi yerinden fırlayacakmış gibi küt küt atıyordu. Sağ elini sol göğsünün üzerine koydu. Derin bir nefes aldı. Kelebek sessizliğinde merdiven basamaklarını indi.
- Doğan Bey, diye kibarca seslendi. Karşısında birdenbire nişanlısını görünce telaşlandı elinde olmadan. İlk defa sevdiğine bu kadar yakın olmuştu. Başı döndü. “Kendine gel Doğan!” diyerek toparlanmaya çalıştı. Hocası Emir Sultan’ı düşündü, gülümseyerek.
- Benim Gülşah… İnşallah sizi korkutmamışımdır.
Gülşah, heyecanını yenmeğe çalışarak oldukça edepli ve fısıltılı olarak cevap verdi.
- Neler oluyor malum!.. Onun için biraz heyecanlandım. Kimseciklerin dikkatini çekmeden şunları al, deyip, bir bohçayı uzattı.
- Sağ ol Gülşah’ım. Bu akşam Sultanımızın da iştirak edeceği şairlerin, ediplerin, ulemanın hazır bulunacağı bir toplantı var. Oraya yetişmem lazım.
Gülşah; “Biliyorum” manasında başını salladı.
- Haberi aldıktan sonra güvendiğimiz arkadaşlarla, kadınlarla ve muhtelif mahallelerden çeşitli çocuklarla görüştük. Tespit ettiklerimizi detaylı olarak yazdık. Verdiğim bohçanın içinde göreceksin zaten. Hediye olarak dağıtılanlardan bazı örnekleri de topladık. Sinsi bir tuzağın izleri var. Ne olursun dikkatli ol!..
Doğan, gayet memnun başını sallayarak, tasdik etti. Gülşah konuşmasını kısa kesmek istiyordu;
- Sen meraklanma. Araştırmalarımıza devam edeceğiz inşallah.
- Gülşah!..
Gülşah, kalbini tuttu. Doğan’ın sözünü keser gibi;
- Ne olursun bana fazla bir şey sorma!..
Doğan, bir an tereddüt geçirdi. Kendini topladı. Gülşah’ın verdiklerini alarak ağaçların arasında kaybolurken Gülşah da Doğan’ın peşinden sevgi ve hasretle baktı. Usulca kapıyı örttü... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.