Gururla yürüyen Kripto'nun keyfine diyecek yoktu artık

A -
A +
"Sizler çok tehlikelerden geçmiş, büyük bir hadisenin tohumlarını atmışsınız!.."
 
 
              BÜYÜK MÜKAFAT
 
Şık giysiler içindeki Kripto, bol mumların aydınlattığı koridorda, dava arkadaşlarıyla birlikte alnı açık, yüzü ak yürüdü. İyi bir istikbal, yüksek bir rütbe ve halkının güveni için ucunda ölüm, sakat kalma ve esir düşme gibi nice tehlikelerin de bulunduğu onca zamanını feda etmişti. İşte korkuları, endişeleri bitmiş, vadedilenlere kavuşmanın müjdesini, mükâfatını almaya gidiyordu.
Uzun at arabası yolculuğu sonunda ilk defa uğradığı, seçkin davetliler huzurunda imtihan edildiği bu yer, şimdi onu bir kahraman olarak karşılamıyor muydu?
Masallarda bile rastlanamayan bu muhteşem, saraylardan daha süslü köşkün altınlı, gümüşlü, billurlu salonlarında yine o aşina olduğu soylular, aristokratlar, şövalyeler yerlere kadar eğilip saygı ve muhabbet seremonisi yapıyorlardı. Omuzları şişti, göğsü kabardı.
Gururla yürüdü, yürüdü. Artık keyfine diyecek yoktu. Kalbi sevinçten duracak gibi oldu. Daha ışıltılı bir bölmeye girdiler. Kapı açılır açılmaz alkış yağmuruna tutuldu. Aydınlığın içinde, daha aydınlık görünen ışıklar, gözleri kamaştırıyordu.
Ardı sıra altışarlı gruplar hâlinde sadık dava arkadaşları da gururla içeri girdi, kendileri için ayrılmış gümüş işlemeli koltuklara oturdular. Temiz ve bakımlıydılar onlar da.
Kripto, hâlâ ayakta sağa, sola dönüp gülücükler ve öpücükler göndererek etraftakileri selamlıyordu. Ilık bir meltem gibi ruhunu okşayarak yankılanan; “Yaşa! Varol!” nidaları, yumuşamış kalbini daha bir ısıtıyor, eritiyordu.
İlk gece davetliler adına konuşanı görmemişti Kripto. Oysa şimdi olanca şıklığıyla yanındaydı. Sesinin gür ve etkili oluşunun tersi zayıf, çelimsiz biriydi. O hitabetin, böyle bir vücuttan çıktığına hayret etti. Kara bıyıklı, yumurta kafalı, iri şapkasını sol kulağı üzerine eğmiş, otuz-otuz beş yaşlarında ufak tefek biriydi. Adam, daha bir neşeli;
- Buyurun canlar! Buyurun!.. dedi, bütün misafirleri içeri aldı. Yerlerine oturttu.
- Safa geldiniz, şeref getirdiniz. Daha nasılsınız, ne var, ne yok? diye ikide bir hâl, hatır sormaları kahramanların canını sıkıyordu. Meğer refakatçi vakit kazanmaya çalışıyormuş. Biraz sonra süslü giysiler içinde bir grup çalgıcı girdi, yerlerini aldı. Onların peşinden birbirinden güzel kızlar çılgınca giyinmiş, süslenmiş vaziyette, gülücükler dağıtarak Kripto ve adamlarının etrafını sardı. Her ekip girip, yerini alıncaya kadar da alkışlar susmak nedir bilmedi.
Sunucu, önce kahramanlardan, sonra da seyircilerden, çalgıcılardan ve dansçı kızlardan müsaade istedi. Hata ve kusurlarından ötürü, çok beklettiğinden dolayı da özür diledi. Kripto, bir ara yol bulup yanı başındaki sunucuya duyacağı şekilde;
- Birader, bu ne hâldir böyle? dedi.
- Sizler çok tehlikelerden geçmiş, büyük bir hadisenin tohumlarını atmışsınız. Bu kadar da bizden olsun müsaade edin de efendimiz, diye cevapladı Kripto’nun sualini. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.