“Aptallar olmasaydı dünya mamur edilmezdi!..”

A -
A +

Erkara ve arkadaşları zayıf karakterleriyle işlerini kolaylaştırmış, büyük hizmet vermişlerdi. 

 
Burası, muhtelif süslemeleriyle yılbaşı kutlamaları, Noel yortuları yapılacak bir yere benziyordu âdeta. Donatılmış masalar, mekâna derinlik veren kristal aynalar, zarif oymalı dolaplar, rengârenk zincirler, fenerler, duvarlarda azizlerin rölyefleri yanında, Bursa kahramanlarının yeni çizilmiş büyük posterleri.
Kripto, kendini tabloda görünce gözlerine inanamadı. Utanmasaydı sabaha kadar bakacaktı. Hiç belli etmeden, oralı olmadan konuşmalara yoğunlaştı. “Biz elimizden geleni yaptık. Fakat onlar da verdikleri sözleri fazlasıyla yerine getirdiler. İşte misali. Böyle bir karşılama olmayacaktı. Resimlerimiz tablo hâline getirilip, duvarlara asılmayacaktı” diye geçirdi içinden. İleride heykellerinin dikileceğinin işareti olarak düşündü, bu olup bitenleri. Bir daha yarınından emin ve güvende hissetti kendini. Huzurla doldu.
Bursa’da her biri bir kahraman olan tüccar ve dilenci rolündeki yoldaşlarına baktı göz ucuyla. Onlar da kendi resimlerine takılmış kalmışlardı. Keyiflerinden ağızları kulaklarına varıyordu.
Aniden başlayan, gök gürültüsünü andıran müzik, bütün gözlerin ve kafaların bir anda o tarafa dönmesine sebep oldu.
             ***
Kripto, bol ışıkların altında, kulakları sağır edercesine çalan orkestranın ritmine uymuş, raks ederek, dönen kızların oyunlarına dalıp gitmişti. Kendini göstererek; “Böyle bir adam ancak, zor zamanlarda büyük işler başarabilirdi. Buradakiler yaptıklarımızı elbette biliyordur” dedi içinden.
Nasıl yalvar yakar çağırdıklarını, verdikleri altınları, önünde iki büklüm duran itibarlı insanları düşündü. Koca koca adamların ümidi olmuştu o zaman.
Ölüm korkusu, devletlerini ve servetlerini kaybetme endişesiyle benizleri sararmış, yalnız hile, yalnız fitne düşünen, şeytanları bile gölgede bıraktıracak yalanlar uyduran, iftiralar atan bu insan yığınıyla Bursa’dakileri kıyas etti gayriihtiyari. Buradakiler, süslü elbiseler içinde birbirlerinin kanını, şarap yerine içerken, doymak nedir bilmezken, oradakiler, derin tevekkül, hoşgörü, sükûnet içinde, az şeylerle, çok mutlu olmayı başarmıştı.
Türkler, aynı zamanda gerçekçiydi. Hakkı ve hakikatleri unutmaz, mağrur olmaz, para, servet, ihtişam, saltanat gibi şeylere fazla tenezzül etmez, kimseye muhtaç olmayı sevmez, isteyeni de boş çevirmezdi. Sandık sandık altın, mücevher, toplayıp fani dünyayı ölümsüz sanan ihtiraslı gafillerin budalalıklarına şaşarlar. “Aptallar olmasaydı, dünya mamur edilmezdi” der, ahiret için gayret gösterirlerdi. Bu özelliklerinden dolayı rahat irtibat kurmuş, istediklerini de kolay elde etmişti.
Tek tük ihtiraslı insanlar olsa da çoğunluk, mutlaka böyleydi. Erkara ve arkadaşları zayıf karakterleriyle işlerini kolaylaştırmış, büyük hizmet vermişlerdi. Onları mükafatlandırmak için fevkalâde düşünceleri vardı. Hurufi, zaten yaşını başını almış, “Bugün var, yarın yok” denilebilecek bir bilge. Onu ve adamlarını da hak ettikleri refaha kavuşturacaktı mutlaka. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.