Erkara Bey, daha sert bir sesle haykırdı!.."

A -
A +
"Dediğimi yapmazsanız, lağımın içinde ve dışında canlı namına bir şey bırakmayız.”
 
Erkara Bey’in atı duramıyor, kişniyor, durmadan tepiniyordu. Üryan Bey, sakinleştirmek için dizgininden tutmaya çalıştıysa da muvaffak olamadı. Zindana giren lağımın başında çakılmış kazık gibi duran Çakır Vezir:
“Şartınız var mı Bey’im?”
Erkara Bey, deminkinden daha sert bir sesle haykırdı:
“Şartım filân yok! Biz teslim olanın canına kıymayız. Dediğimi yapmazsanız, lağımın içinde ve dışında canlı namına bir şey bırakmayız.”
Akıncı gençler, bu sözlerin ne mânâya geldiğini çoktan anlamıştı. Yine isteklerini tekrarlarken, bütün akıncılar, gözlerini yolun gediğine çevirdiler. Lağım içinde sayılamayacak kadar çok lağımcıyla birlikte bir insan azmanı daha görünüyordu. Uzun boylu, gayet heybetli, korkunç bir ejderha gibi dikilen adam, kaçmak istedi fakat etraftaki akıncıları görünce olduğu yerde kaldı. Safların arasında sevinç kıpırdanmaları oldu. Herkes Erkara Bey’in ne beklediğini, ne yapmak istediğini ancak şimdi anlıyordu. Demek bu duruma şahit olmalarını istiyordu...
Biraz sonra korkudan sapsarı kesilen Çakır Vezir ve dev gibi yardımcısı, Erkara Bey’in önünde dize gelmiş, yalvarıp yakarıp el etek öpüyordu.
“Korkmayınız! Hayatınız bağışlanmıştır. Biz sözümüzden dönmeyiz. Gelin bizi fazla üzmeden Gülşah Hanım’ı nereye hapsettiğinizi gösterin. Başka bir şey istemiyoruz. Ondan sonra nereye giderseniz gidiniz. Tamamen serbestsiniz” dedi. Bu beklenmedik talep karşısında birbirlerine bakıştılar. Ne Çakır Vezir ne de Lağımcı, gözlerini yerden kaldırıp cevap veremedi. Diğer kaçkınlar, yerli satılmışlar, asaletsiz, arsız ve yüzsüzler birbirlerine bakmaya cesaret edemediler, ani bir ölüm darbesiyle vurulmuş gibiydiler.
“Size söylüyorum…”
“!!!”
“Anlaşılmadı galiba dediklerim…”
Çakır Vezir sanki dilini yutmuştu. Bu müthiş adamlarla baş edemeyeceklerini iyice anlayınca da eliyle Uludağ’ı işaret etti. ‘Gelin peşimize’ demek istemişti.
Akıncılar, günlerdir Bursa’yı kasıp kavuran hâdiseye yardımcı olabilmenin sevinci içindeydiler. O acayip yeri yakından görmeyi hem merak ediyor, hem çekiniyorlardı da. “Ya Gülşah Hanım’a bir şey olmuşsa!” O zaman ne yaparlardı?
Mecburen arkalarına takıldılar. Büyük dağa doğru zorlu bir yolculuk başladı. Yürüdüler... Yürüdüler... Epey zaman geçtikten sonra Çakır Vezir durdu. Ardı sıra gelenler de... Erkara Bey, yanlışlık yapmamalarını, Gülşah’a bir şey olursa intikamının feci olacağını, sağ salim gelip evine teslim edildikten sonra serbest bırakacaklarını ve kimseye bir şey demeyeceklerinin sözünü tekrarladı. Arkadaşlarına döndü:
“Günlerdir merak ettiğiniz kişiler şimdi elimizde. Yaklaşın iyice tanıyın. Bunlara gelebilecek her türlü zarardan hepimiz de mesulüz. Ona göre dikkatli olun!” diyerek fitnecileri daha yakından görmelerine müsaade etti. Hemen mağrur Çakır Vezir’in etrafına toplandılar. Bir elini hançerinin elmas sapına dayayan Erkara Bey, öteki eliyle, gülümseyerek pala bıyıklarını büküyor, yanındaki Üryan Bey ise başını kaşıyarak tebessüm ediyordu. Dev adam ise ne olup bittiğini tam anlamadan iyice aptallaşmıştı. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.