"Tuhaf olan bir şey yok Zülküf! Bazı şeyler izah edilemez!.."

A -
A +
"Benden hiç gidemeyen bir hüzün var; masal kuşunun peşine düşmüşüm gibi bir hâl."
 

Küçük Numan, arkadaşının gelişini, masum suallerine verdiği ters cevaplarını hep hayra yoruyor, “bu da böyle biri işte…” diyerek efendiliğini bozmuyordu. Mahmud dedesinin bir sözü aklına gelince gayr-i ihtiyari tebessüm etti: “İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur evlat!” “İnsanlar madenler gibidir evlat. Madeni altın gibi iyi olan insanlar paslanmaz, kir tutmazlar, hani doğuştan bazı üstün meziyetler taşıyanlar olur ya, işte onlar her yaşta iyidir. Çocukken de, genç, yetişkin, ihtiyarlanınca da hep iyilik zuhur eder onlardan. Madeni kötü olanlar da öyle çabuk paslanır, tez çürür, ziyan olurlar… Kişinin çocukluğundaki “iyi-kötü” huyları fazla değişmez; ihtiyarlığında da devam eder gider… Lakin iyi bir eğitim; kötü hislerin bastırılmasına yardımcı olur. Sakın cahil kalma! Mutlaka oku evlat!”
- !!!
- Niçin gülüyorsun?
- !!!
- Sana diyorum Numan! Gülecek bir şey mi dedim?
- Yok Zülküf kardeş! Dedem aklıma geldi de…
- Eee! Mahmud deden vefat etmedi mi?
- Etti! Ama sık sık aklıma gelir böyle.
- Tuhaf!
- Tuhaf olan bir şey yok Zülküf! Bazı şeyler var pek izah edilmez.
- Aa “bayıldım” diyesim geliyor!
- Niçin öyle diyorsun Zülküf?
- Ben derim! Canımız acıdıkça acısını, derimiz kaşındıkça kaşıntısını yok edemiyoruz, sadece ona eşlik edecek kelimeler seçiyoruz!
- Anlamadım!
- Senin süt dişlerin çıktı mı Numan?
- Çıktı…
- Hani, bu çürük dişimiz sallanıp hafiften acıyla kendini belli ettiğinde; dilimizle kurcalamaktan vazgeçemezdik ya…
- Kurcala dur, boşu boşuna! Sanki acısı dinecek de!
- Acı; tükettikçe azalan, hafifleyen bir şey değil Numan!
- Ama yemek öyle değil! Onu yersen azalır, sonra da biter!
- İşte bu acı denilen şey yemek gibi değil! Hatta kurcaladıkça çoğalır!
- Acı da nereden çıktı? Eee!
- ‘Eee’si; bir hasır gibi dövesim gelir…
- Neyi, kimi?
- Sanki bütün kahrı ben yutmuşum! Ben hep öyleyim!
- !!!
- Ya, benden hiç gidemeyen bir hüzün var; masal kuşunun peşine düşmüşüm ve tutamıyormuşum gibi bir hâl.
- Bu söylediklerin büyük adam lafları.
- Ben de büyüğüm! Öfkelenirim, kızarım!
- !!!
- Hani bi ağlamaya başlasam hiç duramam!
- Ağlanacak ne var Zülküf? Şükret hâline!
- Bilmiyorum! Sadece o damlaları inatla göz pınarımda tutmaya çalışıyorum!
- Ağlamak güzel şeymiş. Dedem hep öyle derdi.
- Şimdi derim dedene! Ağlatmak daha iyi!
- Çok fenasın Zülküf!
- Fena olduğum doğru!
- Okuyamadığımı düşündüğümde ben de öyle oluyorum Zülküf.
- Kara gecelerde, kara kara düşünmek… Salakça bir şey!
- İçimden dışarıya salamadığım cümlelerim var!
- Müderris gibi konuştun Numan! Senin ne düşüncen olur ki?
- Müderris nere ben nere Zülküf? Ee işte o düşüncelerime yanağımı yaslayıp derin uykulara daldığım çok olmuştur. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.