"Arkadaşlarınızın, komşularınızın sırlarını ifşa etmeyiniz!.."

A -
A +

 

Hocasına karşı son vazifelerini yapıp irşad için memleketi Ankara’ya döndü...

 
Bayram; o mübarek toprakları ziyaret ederek “Hac” ibadetini yerine getirdi. Artık o yeni ve son ismine kavuşmuş; “Hacı Bayram” olmuş ve bilahare de “HACI BAYRAM-I VELİ” olacaktı.
Hacı Bayram-ı Veli ve hocası dönüşte yine Aksaray’a geldiler. İnsanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatmaya devam ettiler. Hâmid-i Veli Hazretleri, Hacı Bayram’a vekâlet ve hilafet verdi ve bir müddet sonra ölümsüz âleme göçtü. Hacı Bayram-ı Veli hazretleri hocasına karşı son vazifelerini yapıp irşad için memleketi Ankara’ya döndü.
Âşıkları birbirinden ayıran,
Biri ölüm, diğeri de ayrılık.
Kul ne yapsın ikisi de Allah’tan,
Biri ölüm, diğeri de ayrılık.
             ***
       BAYRAM
Ne güzeldir bu Uluşâr.
Muhabbetler dolup taşar.
Nefisler rahat durmaz da
Hiç tasalanma; Allah var…
Lacivert akşamın alaca aydınlığında yekpare bir kayanın belli belirsiz hayali gibi yükselen Bendderesi yamaçlarındaki kerpiç damlar, Ankara kalesi ve mütevazı evleri; günün yorgunluğunu atmaya çalışırlarken medrese bütün ihtişamıyla ayaktaydı. Vakit vakit açılan örtülen kapıların takırtıları, çocuk bağrışmaları, uzaktan yakından gelen köpek havlamaları, merkep anırmaları, kuzu melemeleri akşamın hafif rüzgârına karışarak etrafa yayılıyordu… Hava gittikçe kararıyor, yıldızlar göz kırpmaya başlıyordu. Neftî dağlar koyulaşıyor, silüet hâlini alıyordu. Yamaçlardaki dağınık sürüler yürüyen gölgeler hâlinde bir yerden bir yere taşınıyor. Dereler, toprak yollar, ıssız bağlar, bahçeler yıldız dolu mavi bir karanlığın içinde kayboluyordu…
İlmi, irfanı tasavvuf nuruyla ihata etmiş, kuşatmış mürşid-i kâmiller; ibadet edilen yerlere, câmilere, medreselere, dergâhlara bezirgânları, tüccarları sokmadıkları gibi talebeler, müridler de; senelerce koyun çobanlığı yapmış, odunların en düzgününü layık görmüşlerdi dergâhlarına lakin dünya menfaatini sokmamışlardı eşiklerinden içeri…
Mürşid-i kâmiller; irşad meşalesini; çetin imtihanlardan sonra tutuşturmuşlar taliplerin ellerine. “Emanetleri ehline tevdi ediniz” emrine harfiyen uymuşlar ve öyle de yapmışlardı…
Şimdi aynı şeyi Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri; talebelerine söylüyordu:
“Evlatlarım, hiddetlenmeyiniz, birbirinize karşı kin tutmayınız. Hiddet ve kin; hakikati görmek isteyen gözleri kör eder. İyi düşünmeyi daraltır, insanı yanıltır. Birbirinizi Allah rızası için seviniz, birbirinize karşılıksız yardım ediniz. Helâl kazancınızdan fakir, fukaraya da veriniz. Allah yolundan ayrılmayınız. O’na isyanda hiçbir kimseye yardım etmeyiniz. Ayıp ve kusurlarını gördüğünüz arkadaşlarınızın, komşularınızın sırlarını ifşa etmeyiniz! Çünkü o gördükleriniz size emanettir. Emanete hıyanet de münafıklık alâmetidir, pek çirkin harekettir...”
Müminler; karşılarında bu güzel bu mütebessim yüzlü, müşfik insanı görünce severek, isteyerek etrafına toplandılar. Çeşitli aşırılıklar içinde yollarını şaşırmak üzere olanlar, bu insan-ı kâmilde orta yolu buldu, ebedi saadete, sonsuz huzura kavuştular.
Benim maksudum; bu âlem değildir, lâkin illâ hû.
Benim derdime derman değildir, lâkin illâ hû.
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.