"Osmanlının terakkisi, ilim ehline verilen kıymettendir"

A -
A +
İlimce yüksek olsa da devlet yükü olanların üstünlükleri tartışılmazdı...
 
Leylak rengi sisler altındaki mor dağların ihata ettiği zümrüt çimenlerle kaplı düzlükler; ak bulutların altına halı misali serilmiş gibiydi. Tarifsiz bir hoşluk vardı ve huzur saçıyordu etrafa; yeşilin çeşitli tonları birbirleriyle yarış içindeydi sanki. Kokuları saraya kadar gelen envaiçeşit çiçeklerin âdeta büyüleyici güzelliği, insanı mest ediyordu. Kocaman çınarlar, devasa ceviz ağaçları, göğe direk olacakmış gibi yükselen sıra sıra selviler, irili ufaklı meyve bahçeleri, üzüm bağları, boylu boyunca uzanan ekin tarlaları, sığır, koyun sürülerinin keyifle dolaştığı kekik usareli meralar; buraların pek verimli mümbit topraklar olduğunu göstermeye yetiyor artıyordu bile.
Tabiatın bu muazzam güzelliği, sarayın eşsiz görüntüsü ve sessizliği insana yaşama sevinci veriyordu. İki katlı cumbalı şirin evlerin çatısına yakın yerlerine itinayla yerleştirilmiş, bir biblo gibi görünen zarif kuş evleri cıvıl cıvıldı. Payitaht Edirne’nin içi, dışı; her bakımdan tertip ve düzenli bir o kadar da gösterişli ve sevimliydi. Öyle oralara gönül bağlamayacak insan düşünülemiyordu. Mübarek bir derdi, ulaşılmak istenen büyük hedefleri olanların eşyaya ve tabiata takılıp kalması ise olacak şey değildi…
Edirne’deki Osmanlı sarayına yakın misafir odasından etrafı seyreden Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinin aklına neler gelmiyordu neler?.. Kendi iç âlemiyle hasbihâl üzereyken kapının “çıt” diye ses çıkarmasına hemen ayağa kalktı. Hürmet, edep, adap iliklerine kadar işlemişti, elinde değildi. İlimce yüksek olsa da devlet yükü olanların üstünlükleri tartışılmazdı.
- Hocam! Lütfen oturunuz! Ayağa kalkarak bizi mahcup ediyorsunuz! Osmanlının terakki ve büyümesi ilim ehline verilen kıymettendir. Osman Gazi ceddimizden beri âlimler baş tacımızdır!
- Malumumuzdur Sultanım; size, öyle şanınıza layık kelâm söylemek, bize de hürmet etmekte kusur etmemek yakışır.
- Âlimlerimiz medar-ı iftiharımızdır!
- Sultanım!
- Hocam muradım; burada kalıp halkı irşat etmenizden yanadır lakin talebelerinizin boynu bükük ve daha mühimi derslerinin yarım kalmasına da gönlüm rıza getirmez. Varın Ankara’ya geri dönün. Bizi dualarınızda unutmayın! Biliriz ki her daim leşker-i dua; leşker-i gaza ordusuyla birlikte hareket ettiğinde zafer müyesser olmuştur. İmdi; sizden son bir ricam şudur.
- Efendim Sultanım!
- Sefere çıkmadan bize ne buyurursunuz?
- Rabbim yardımcınız olsun Sultanım. Sözlerin büyüğü en kıymetlisi, en muteberi büyüklerimizin sözleridir. İmam-ı Azam Ebu Hanife hazretlerinin, talebesi Ebu Yusuf’a söylediklerini aynen arz ederim Sultanım.
- !!!
- Sultanım; tebaanızı iyi tanıyın, kimin ne olduğunu öğrenin, ona göre de muamele edin, ileri gelenlere ikramda bulunun.
- Peki Hocam! Başka? DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.