Talebeler medreseye, dergâha sığmaz olmuştu...

A -
A +
 
Gözyaşları içinde Edirne’den ayrılırken, kalbinin yarısını bıraktığının farkındaydı...
 
 
İkinci Murat Han, Hacı Bayram-ı Veli’ye talebelerini vergi ve askerlikten muaf tuttuğunu ifade eden bir ferman verdi ve onu kapıya kadar uğurladı.
- Belli ki talebe yetiştirmeyi pek seviyorsun. Buna mâni olan Sultan bile olsa vebaldedir Hocam.
- Hünkârım; “öğrenmek mi, öğretmek mi?” derdim ilk senelerde soranlara. Öğrenmek ve öğretmek benim çocukluk aşkımdı, sevdamdı da ondan seçmiştim bu ulvi mesleği. Ondandır ki yüz elli-iki yüz kişilik medreselerin serin odalarında bir adım yol almak için bin adım yürümekten çekinmedim. Yoruldum mu? Asla yorulmadım daha bir bilendim, vaktim olsa da daha çok insana ulaşabilsem dedim hep. Amma ve lakin zaman zaman umutsuzluğa kapıldığım, yese düştüm günlerim olmadı değil, şeytan, nefis, insanı alt edebiliyor.  Bu durumlarda düşmanlarımı atlatmayı da Rabbim ihsan eyledi elhamdülillah. Elimi tutup beni düştüğüm boşluktan çıkaran, yine o ilim aşkıyla tutuşmuş talebelerim oldu. Onlar benim çiçek açmaya, nefis kokularını bütün âleme saçmaya ve meyve vermeye hazır goncalarım, tomurcuklarımdı. Onların hatırınaydı her şey. Gittiğim her yeni medresede, yeni derse başlayan bir çocuğun “besmele” çekmesi heyecanıyla kalbim pırpır çırpınır, sevinçten ağlardım... O hissiyatımı anlatamam Sultanım!
- Beli hocam. Demeseniz de yüzünüzden okunuyor o muhabbet. Mübarek olsun.
 
Tipi, boran, kar-kış demeden.
Tarla, çayır ekip biçmeden.
Unu ekmek yapıp yemeden.
Adam olunur mu pişmeden?
                 ***
Muhabbet ve hürmetlerini arz ederek gözyaşları içinde Edirne’den ayrılırken, kalbinin yarısını bıraktığının farkındaydı Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri.
Rabbim her şeye kadirdir,
Hikmetinden sual olmaz!
Kıymetli olan nadirdir,
O da her yerde bulunmaz...
                          ***
             YER GÖK TALEBE
 
Edirne’den dönüş çok keyifli olmuştu; hem talebelerine kavuşmuş, hem de onların vergiden muaf olduklarına dair fermanı getirmişti Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri. Haber pek kısa zamanda en yakınlardan en uzak köylere kadar yayılmış, mürid olmak isteyenlerin sayısı çoğalmıştı.
Talebeler medreseye, dergâha sığmaz olmuştu. Hava iyi olduğu zamanlarda kırda, bahçelerde ders yapıyorlardı.
İşte böyle bir güneşli sabah dere kıyısı boyunca yol alırken, gittikçe arazi daha sarp bir hâl alıyordu. Bir gün önceki yağmur sebebiyle coşmuş dere hâlâ çağlayarak akıyordu. Tarihî köprüden geçtikten sonra bir tepeye doğru tırmanmaya başladı. Büklüm büklüm kıvrılarak uzanan sert virajlardan, meyve bahçeleri arasından, yüksek kayalıklardan geçiyor, durmadan selâm alıp veriyordu Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.