"Ey beni sevenler! Ey talebelerim! Canlarım! Beni iyi dinleyiniz!.."

A -
A +
"Bugün talebelerimi ‘kurban’ edeceğim! Canını feda etmek isteyenler çadıra girsin!"
 
 
Ömründe birkaç defa dergâha ya gelmiş, ya da gelmemiş adamların, o tuhaf ve hastalıklı hâlleri Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinin sinirlerini bozsa da onlara hiç belli etmiyordu. Bu menfaatperest insanlar; vergi muaflığından ziyade, kavurmalı, ballı börekli sofralar düşlüyorlardı. Gerçekte olmayan, yalnız kendi hayallerinde oluşturdukları bu muhteşem manzaraya dalarak, “Ah, mübarek efendimiz! Ah, canımız hocamız!” diyor, peşi sıra dolaşmasını da biliyorlardı.
“Ne acayip dünya” dedi, gülümsedi. Ak kanatlı kuşların, “Geliniz, uzaklara, şu renkli sislerin öte tarafına… Orada sizi beyaz, sarı çiçekler, kırmızı güller, lâleler, haşhaşlar, ezelî ve ebedî solmayan yeşillikler içinde bekleyen huriler var, geliniz haydi oraya…” diyen ve pek derinlerden inleyerek gelen seslerini duyar gibi oluyor, hayalleri bütün bütüne dumanlanıyor, âdeta başı dönüyordu.
Tam hislerin hassaslaştığı bu demlerde onun müşfik sesi; talebelerin üzerinden geçerek karşı yamaçlarda yankılandı:
- Ey beni sevenler! Ey talebelerim! Ey kardeşlerim! Canlarım! Beni iyi dinleyiniz! Bugün farklı bir gün, imtihan günü! Her zaman hepimiz zaten bir imtihandayız! Senelerdir sohbet eder kalbimizi küfür pisliklerinden temizlenmesi için cehd ederiz. Çok mesafeler kateden olduğu gibi, işin mahiyetini anlamamış olanlar da olabilir. Dünya hep böyle. İyi kötü bir arada. İmtihanımızın zoruna sıra geldi. Bugün burada talebelerimi ‘kurban’ edeceğim! Hadi bakalım; canını bana feda etmek isteyenler çadıra girsin! Buyurun çadırıma!
- !!!
Son cümle âdet üzere üç kere tekrar edildi. Millet kendi dünyalarına göre parçalara bölünmüş her kafadan bir ses çıkıyordu.
- Kurban mı?
- Olur mu öyle şey?
- Allah Allah! Bu da nereden çıktı?
- Hakikaten kesecek mi?
- Delirmiş olmalı!
- Şakadır yahu!
- Ne şakası bakın bir kadın çadıra giriyor!
- Aman Allahım!
- İnanılacak gibi değil!
- Arkasından bir adam daha girdi! Hey, gördünüz mü?
- Eyvah kesmiş onları!
- Çadırdan çıkan kanlara bakın!
- Kaçın kaçın! Daha ne duruyorsunuz? Koşun!
- Hadi çabuk uzaklaşalım buradan!
- Durmayın, canınızı kurtarın!
- Aman Allahım aklımı kaybedeceğim!
- Bu ne iştir başımıza geldi?
- Koşun ihvanlar! Bunlar delirmiş!
- Bizi de kesecekler! Kaçın!
- Hadi ne duruyorsunuz!
- Hadi!
- Şeyhmiş! Ne şeyhi; kasap kasap!
- Kandırıldık, kandırıldık!
Çadırdan akan kanı gören tabana kuvvet, ardına bakmadan kaçmaya başladı. O iğne atsan yere düşmeyecek olan meydan birdenbire boşalıvermişti. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.