"Molla İbrahim, durma ara! Ara ve kendini bul!.."

A -
A +
"Hayırlı isteklerine nail olabilmen için tevekkül et... Mutlaka tevekkül..."
 
İşte bu akşamüzeri İbrahim’i odasında yine Kur’ân-ı kerimi okurken yakaladı İsmail Fakirullah Hazretleri.
İbrahim Hakkı, bir elini rahlenin kenarına koymuş kendinden geçmişti. Yalnız değildi çünkü aklı fikri hocasındaydı. Ne yapsa ne etse hep yanında hissediyordu. Hocasının medreseyle, derslerle, hatta kuzularla alâkalı suallerine detaylı malumat, yeteri kadar bilgiler verebilmesi lüzumu hâsıl olabilir diye düşündüğü sırada İsmail Fakirullah hazretleri odaya girivermişti. Kurulu saat gibi “Sadakallahül’azîm” dedi, kitabı kapattı. Onun ayağa kalkması ile birlikte o da ayağa fırladı, koştu mübarek elini öptü ve hocasına yer gösterdi, iki elini önde birleştirip ayakta beklemeye başladı.
- Molla İbrahim!
- Efendim hocam.
- Molla İbrahim; “Sadakallahül’azîm” demek; “Yüce Allah doğru söyledi” demektir. Sûreler, âyet-i kerimeler bitirilirken “Sadakallahül’azîm” okuruz lakin sûrenin sonunda yazılı değildir. Kur’ân-ı kerim Allahü teâlânın kelâmı, sözü olduğu için, okuyan bunu ilave ederek tasdikler, imanını belli eder, kuvvetlendirir.
- Âmennâ ve saddaknâ...
- İbrahim’im bu ne hâl böyle? Hep okuyorsun! Ne hoş meşguliyetin var senin!
- Teveccühünüz Hocam! Sadece yüksek emirlerinize uymaya çalışıyorum efendim!
- Berhudar olasın Molla İbrahim!
- !!!
İbrahim’in gösterdiği mindere “Besmele” çekerek oturan İsmail Fakirullah Hazretleri, yan taraftakine de onun oturması için işaret etti. Hocasının sık sık söylediği; “emir edepten üstündür” sözünü hatırlayarak hemen gösterilen yere çöküverdi.
Görürüm ki, tesbihata ve ibadete müdavimsin, bu pek hoştur. Kuzucuklar gelişti, serpildi iyice; bu da hoştur. Molla Muhammed, fen derslerinde de çok iyi olduğunu söylüyor, pek yol alırmışsın; bu da pek hoştur! Mübarek ola... Çeşme imtihanların hafızalarımızda, unutulmadı. Gayri diğer imtihanlara da hazırsın demektir! Hayırlı isteklerine nail olabilmen için tevekkül et... mutlaka tevekkül... İmam-ı Gazalî hazretleri buyuruyor ki: “Tevekkül, bütün dünya bir araya gelip mâni olmaya çalışsa bile Allah’ın senin için takdir ettiği şeyin sana ulaşacağına, bütün dünya bir araya gelip sana yardıma çalışsa bile Allah’ın senin için takdir etmediği bir şeyin sana ulaşmayacağına inanmandır. Duâların kabul olması için sebeplere yapış tevekkül et, ben de senin için Cenâb-ı Hak’tan niyaz ederim, Allahü teâlâya yalvarırım. Molla İbrahim, durma ara! Ara ve kendini bul!
- Ama hocam! Nasıl?
- Dedim gitti! Kendini bul İbrahim!
- Hocam! Ah!
- Bir diğer husus da İbrahim’im; Kafana göre dinî mesele anlatma. Mübarek hocam bana öyle buyurmuşlardı, Allah rahmet eylesin, “dini konularda konuşmaktan çok korkun çünkü konuştuğunuz kimse âhirette bir sıkıntı çekerse der ki; ‘Ben İsmail Efendiden duydum, onu da isterim’ der. Hiç suçsuz olduğunuz hâlde bir bakarsınız Cehennemdesiniz!.. Onun için ‘bilmiyorum’ deyin, rahat edin. Eğer varsa bir bildiğiniz, kitaptan söyleyin. İstişare edin, ama dinî konularda çok ürkek ve çok dikkatli davranın çünkü ağızdan çıkan bir söz artık çıkmıştır geri gelmez!..” Bilmem anlatabildim mi?
- Estağfirullah hocam! DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.