Hiç hisler gizlenir mi bakışlarda? Ne sevdalar okunur nakışlarda!..

A -
A +
Yeğeninin, kendiyle baş başa kalması lazım geldiğine kanaat getiriyordu...
 
Ne kucağında ağlayacak bir anacığı, ne de kendisine kol-kanat gerecek babası veya ağabeyi vardı Molla İbrahim'in… Onlar yoktu ama bütün sevgilerin en katmerlisini veren amcaları, yengeleri ve muhterem bir ailesi vardı. Allah’tan başka itimat edip sığınabileceği emin bir liman hükmünde olan akrabaları, çok büyük bir nimetti şüphesiz. Elini soğuktan sıcağa sokturmuyor, bir dediğini iki etmiyorlardı. Bir de; İbrahim’e mesut bir yuva kurabilirlerse mesele yoktu. Gerisi çorap söküğü gibi tıkır tıkır işlerdi.
Şu birkaç senelik yalnız hayatı, bütün acıklı sahneleriyle, gözlerinin önünde yine canlanmıştı. Kısa zamanda yaşadıkları, en detaylı bir şekilde aklındaydı İbrahim’in… Tehir edilen küçücük ümitleri, masumane arzuları… Onlar da olacaktı, melek değillerdi ya! Her şey insan olmanın gereğiydi elbette…
Bu masum ve sevimli yeğeninin karşısında boynu bükük duran Molla Muhammed, kendi nefsiyle baş başa kalıp hislerini şöyle bir yoklayınca, bu delikanlı yeğeni için her türlü fedakârlığı yapabileceğini, pek sevdiğini, bir o kadar da acıdığını belli etmeden ona yardımcı olmaya çalışıyordu. Onun minnet borcu içinde olmasını istemiyordu. O sadece ilmin doruklarına çıksın, mesut ve bahtiyar olabileceği bir izdivaç yapsın, sonra talebe yetiştirsin bütün insanların ebedî saadeti için çalışsın istiyordu…
Bugüne kadar hiçbir insan Molla Muhammed’i böylesine ciddî şekilde alâkadar etmemişti. Bütün hayatı boyunca ayrılığın, yalnızlığın acısını, ilmin aşkını, huzurunu bu kadar içten duymamıştı… Şu anda karşısında, karanfil yaprakları kadar zarif, ince, hassas dudakları tir tir titreyen gencin kalbinde, mahiyetini henüz kendinin de tayin edemediği bazı müphem hisler uyanmıştı bile… Yeryüzünde okumak, ilim tahsil etmek ve insanlara faydalı olmaktan maada başka şey tanımayan bu genç molla, galiba evliliğe de hazırdı ve akıttıkları sevinç gözyaşlarıydı…
İbrahim; teessürden buz kesilmiş elini, zihninde ilk ışınlarını yaymaya başlayan bu ilk aşkın hararetiyle ateşler içinde yanan alnına götürdü. Biraz düşündükten sonra “Fakat bu teklif bana niçin bu kadar dokundu?” diye kendi kendine sordu. İstihareye yatmaya karar verdi.
Yeğeninin biraz daha kendiyle baş başa kalması lazım geldiğine kanaat getirerek, hiçbir şey söylemeden başka bir yere geçti Molla Muhammed de...
Hiç hisler gizlenir mi bakışlarda?
Ne sevdalar okunur nakışlarda.
          ***
O güne kadar hiç farkına varamadığı büyüleyici bir tesirli duruş; kalbini altüst etmiş, içinde dinmez fırtınalar oluşturmuştu Molla Muhammed’in. Bu ruhî sarsıntılarla bir iki gününü düşünmekle, gecelerini de uykusuzlukla geçirdi. O öyleydi de Molla İbrahim öyle değil miydi? O da amcasından daha beterdi lakin belli etmiyordu hislerini.
Bu müddet zarfında yeğenine rastladıkça artık eskisi gibi şakalaşmıyor, hiçbir şey söylemiyor, yalnız, gizlemeye çalıştığı bakışlarını onun üzerinden ayıramıyordu. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.