Nahak yere yalancı demişlerdi ceylana!

A -
A +
Ceylan: “Benim karnımdan çıkan misk kokusu, sözlerime şahittir..."
 
Emmisi ceylan merkep hikâyesini anlatmaya başladı:
- Avcının biri, avladığı ceylanı öküz ve eşeklerle dolu bir ahıra koymuştu. Ceylân, alışık olduğu ormanlara kavuşma arzusuyla ahırda şaşkınlık ve korku içinde bir taraftan diğer tarafa koşup duruyordu. Avcı, akşamüstü ahıra gelerek hayvanların önüne saman döktü, çıktı. Eşekler ve öküzler büyük bir iştahla yemeye başladılar önlerine konulanı. Ceylan ise, kâh ürktü, kâh bu samanlardan çıkan toz ve topraktan acıyan gözlerini ovaladı. Böylece o karnı misk kokulu ve zarif hayvan, ahırda işkence altında kalmıştı. Eşeğin biri, kinayeli olarak yanındaki diğer eşeklere döndü:
“Şu oradan oraya zıplayarak koşan narin endamlı ceylan var ya!.. Bu, padişahların ve sultanların huyunda bir hayvandır. Bizlere benzemez.”
Bir başka eşek de; “O hâlde bu hayvan, nezâket ile padişahın tahtına çıkıp yaslansın!..” dedi.
Durumu merakla seyreden başka bir eşek, ceylanı saman yemeye çağırdı: “Hadi gel karnını doyur, yoksa açlıktan telef olursun!”
Konuşulanları duyan dertli Ceylan; “Hayır yemem! Hiç iştahım yok!” dedi. Aç olduğu hâlde samana tenezzül etmeyen ceylana kızan eşek: “Sen bilirsin! Biliyorum ki nazlanıyorsun! Fazla naz âşık usandırır!”
Ceylan, bu kendine atılan aşağılayıcı, kinaye sözlere karşı lakayt kalamıyordu; “Ben; tertemiz çimenler üzerinde, şırıl şırıl akan berrak sular arasında bağ ve bahçelerde gezer, ilâhî nakışları seyrederdim. Kaza ve kader, beni bu azaba düşürmüşse, nasıl olur da birdenbire hâlet-i ruhiyem değişebilir? Ben sümbülü, lâleyi, reyhanı bile naz ile koklaya koklaya yerdim. Tabiattaki ilâhî kudret nakışlarının ahengini, hayran hayran seyreder ve bu yüksek hâli kana kana yudumlardım. Bizi tuzağa düşüren avcılar tarafından işte bu su başlarında gönlümüz ve gözlerimiz yaşlarla dolu iken avlanırız… Avlandıktan sonra da ceylanlığımız gitmez ve hiç eşekleşmeyiz ki önümüze ne koyarlarsa yiyelim…” dedi.
Bu manidar izahattan bir şey anlamasa da bir başka eşek lafa girdi: “Söylen bakalım… Nasılsa gurbette yalan söylemesi kolaydır!”
Her ne deselerdi de bunu dememeleri lazımdı. Nahak yere “yalancı” demek pek acı gelmişti Ceylana: “Benim karnımdan çıkan misk kokusu, sözlerime şahittir. O, misk ve anber neşreder etrafa. Bütün mahlukat bu güzel kokularla mest olur, kendinden geçerler! Sizlerin ise, hâliniz meydanda. Bu sözler, kıskançlara elbette yalan gelir! Aranızda hakikaten garip, bîkes ve biçare kaldım… Ne deseniz de tekim ve yapacağım bir şey yok! Sizi Rabbime havale ediyorum!” DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.