“Hepimiz bir gün buraya geleceğiz muhterem hocam!..''

A -
A +
İbrahim Hakkı Hazretleri Erzurum yolculuğuna çıkmadan önce hocasının kabr-i şerifine uğradı...
 
 
Karıncalar sıcak günlerin uzun sürmeyeceğini bildikleri için mi ne ambarlarını yiyecekle doldurma telaşındalar. Bütün mahlukat hummalı bir çalışma içindeydi.
“İnsanlar niçin gevşektiler?”
Ayağa kalktığı anda daha net gördü; karşısında duranı. Sanki canlıymış gibiydi. Dokunsa tutacak, konuşsa cevap verecekmişcesine parlıyordu o nurlu yüzü. Hayalindeki hocasının muhteşem gözleri ona çakmak çakmak bakarken hafif bir tebessüm yayılıyordu yanaklarına. Sabah, öğle, akşam veya aklına her geldiğinde herhangi bir yerde hayal kurup adını duyduğunda hissettiği heyecan, hürmet, iftihar hiç bitmemişti. Hep tebessümle seyrine dalardı o mânâ yüklü gözlerin sahibi hocasını. O gözlerin sahibiydi; onu yok olmaktan, cahil kalmaktan kurtaran. Bütün hayatını değiştiren, yeniden doğuşuna hamilik eden, ebedi saadetini kazanma yolunda mücadele eden ve diğer talebelere de numune olan hocası… “Nasıl unuturum onu ben?” dedi, iki damla yaş yuvarlanırken yanaklarından çenesine doğru:
“Hadi İbrahim’im kalk, hazırlan! Sefer vakidir!”
“Hocam!”
“!!!”
“Ah! Hocam! Sizsizliğe alışamadım!”
İbrahim Hakkı Hazretleri Erzurum yolculuğuna çıkmadan önce hocasının kabr-i şerifine uğradı. Okuduklarını hediye etti müsâde istedi.
“Hepimiz bir gün buraya geleceğiz muhterem hocam! Himmet buyurun yüzümüz olsun gelmeye. ‘Memleketinize gidiniz, talebe yetiştiriniz…’ Emrinizi yerine getirmek için tekrar müsâdelerinizi almaya geldim muhterem hocam. Bizler, ne öğrendiysek sizden öğrendik, sizin medresenizden aldık kandilimizin yağını. Onunla ışık salıyoruz zifiri karanlıklara. Bizler sizin evlatlarınızız, ilk medreseye geldiğimden beri, bir sonsuz nehir akar sizden bize doğru. Bu ırmak bitmez, durmadan devamlı akar, hiçbir şekilde önüne geçilemez ve bu berrak nehirden gelen suyu içerek kanan bütün talebelerin, bu tayyip nehirlerde testilerini doldurur, yıkanır, tertemiz olarak başka taraflara akarlar. Bu akış elden ele devreder gider. Biz sizi hiç unutmadık muhterem hocam! Sizden aldığımız mübarek emanetleri bizden sonrakilere noksansız devretmeye çalışıyoruz bütün dikkatimizle. Yarın, bir gün bizler de burada olmayacağız ancak başka arkadaşlarımız gelecek. Teker teker bu fani dünyaya elveda diyip ayrılacağız. Ama bitmeyeceğiz, yerimize daha gençler gelecek. Hiçbir zaman dostların eksilmeyecek bu dünyadan efendim.”
Dedi, geri geri çıkarak hazırlanmış olan atına atladı, kervana karışarak yürüdü Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri.
Var mı; havasını soluyup suyunu içtiğin vatan gibisi?
Ebedi saadete; dosdoğru götüren, sağlam imân gibisi.
                       ***
       YENİDEN HASANKALE
Vatan gibisi var mıydı?
“Bülbülü altın kafese koymuşlar; ‘Ah vatanım, vah vatanım’ demiş” yine de…
Firdevs, bir haber almış; sevincinden, telaşından ne yapacağını şaşırmış, etekleri tutuşmuştu. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.