Garip korkular içinde yatıyor, acayip rüyalar görüyordu...

A -
A +
Urus, Ermeni, harp, seferberlik gibi kelimeleri artık sık duyar olmuştu Nene...
 
Nene bu aşırı tepkiye şaştı kaldı. Belli ki kim hain, kim kahraman, bu mevzuda çoğunun kafası pek karışıktı. Ufak bir dokunuşla kimin eli, kimin cebinde görünebilseydi de ne yapabilirlerdi ki! Neden sonra Nene Kız herkesin duyacağı şekilde “İnsanlar tercihleriyle yaşarlar ve bunun da bedeline katlanırlar” diye söylenerek kalktı, enfes bir sofra donatarak getirip ortaya koydu.
- Hadi kızlar afiyet olsun.
- Cümlemize de…
             ***
Kızların Ümmügülsümlerdeki hâl ve hareketleri, konuşmaları, beyinin kırda sürüsüne gelen silahlı eşkıyaları ve anlattıklarını unutamıyordu Nene. Urus, Ermeni, harp, seferberlik kelimelerini artık sık duyar olmuştu. Bu güzel memlekette neler oluyordu? Kim nereden bulup çıkarıyordu böyle acayip havadisleri, belli değildi. Alttan alttan yürütülen, alışık olmadıkları bir şeyler vardı da acaba neydi?
Garip korkular içinde yatıyor, acayip rüyalar görüyordu. İşte Nazım’ını emzirmiş, beşiğinin başında uykusunun gelmesini beklerken yarı uyanık, yarı uyku hâlinde aklına gelenler:
“Geceleri sesler duyuyorum, garip sesler. İçimden geliyor galiba. 'Gece demek, yalnızlık demek, kendi başına kalabildiğin için şanslısın Nene' diyor, ilave ediyorum; 'keyfine bak kız!’ Sonra, canım bir şeyler yemek istiyor. ‘Senin için kalkıp getirecek kimse de yok! En iyisi otur oturduğun yerde. Şimdi, yemeği memeyi boş ver!’ diyor, kendimi teselli ediyorum. Buna rağmen; ‘Hayat böyle de güzel’ değil mi?"
Neden sonra bir yağmur sesi duyuyor, bu sefer dışarıdan geliyor. Yağmur mu, dolu mu anlaşılamıyor ama duyduğu; dörtnala hücum eden bir ordunun nal sesleri gibi ardı arkası kesilmiyor. Geçen atlıların rüzgârı yüzüne vuruyor, serinlik mi, pencereden içeri dolan yel mi tam anlaşılamıyor? Bitmeyen patırtılar ve soğuk hissi kalbini sıkıştırıyor. Bu hâl, fena canını yakıyor. Can, hiçbir şeye değişilmez elbette. Gece hiç toz görülür mü? O görüyordu; kalkan toz bulutunun arkasında kalıyordu bazen, onu kuşatıp saklıyor, kimse görmüyor, onlar görmeseler de o hayal meyal bir şeylerin farkında. "Bazen bir sis perdesi çektiği için gözüme Allah'a şükrediyorum bazı şeyleri görmeye gönül katlanamıyor” diyor.
Bir çocuk sesi duyuyor sonra, yaşı oldukça küçük bir çocuk sesi. İnce, ama hemen belli oluyor, onunla konuşurken aklından başka bir şey geçiriyor, bir hayalini bitirmeden bir hayal kırıklığını anlatmaya çalışıyor, ikisini de beceremiyor. Çocuk öyle heyecanlı ki, konuşurken kelimeleri yutuyor yine ne dediği anlaşılmıyor. Hayata küsüp arkasını dönüyor, en iyisi uyumak. Onların dünya gailelerini yaşayacağı günlere iyi hazırlanması lazım.
Kalabalık bir grup insan sesi duyuyor bazen. Bir ağızdan konuşmaya çalışıyorlar. Herkes en çok kendi sesi çıksın istiyor, yine hiç kimsenin ne dediği anlaşılmıyor, biraz dikkat edince çoğunun "başkası hakkında konuştuğu” anlaşılıyor hemen. Hiç ehemmiyet vermiyor, acilen uzaklaşıyor, çünkü dedikoduyu sevmiyor, sevmeyecekti de. DEVAMI YARIN
 
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.