"Nerelerdesin güzel gelinim? Bakmadığım yer kalmadı..."

A -
A +
"Cenâb-ı Allah hayırlara tebdil eylesin! Bize düşen duâ etmek, hayırlısını istemek evladım..."
 
Yine korkuyla uyanmıştı. Erinin yanına gitmek ve küçük oğlunu kucağına almak, onların sesini duymak, konuşmak ihtiyacını duydu. Duydu ama bu vakitte onları meşgul etmeye, uyandırmaya kıyamadı. Hep aynı şey oluyordu. “Artık sonra konuşurum” diye düşündü. Mesut bir yuva kurmuş olmasına rağmen Nene Gelin’in kaç gündür keyfi yerinde değildi, kafası duman duman, canı pek sıkkın… Ortalıkta dolaşan dedikodunun endişesiyle mi ne kendini dışarı attı gayr-i ihtiyari. Çaykara taşlardan rastgele yapılmış Abdurrahman dayıların evi önünden, Dursun dadaşların bahçe çeperleri dibinden oldukça düşünceli olarak geçti. Mal-davar sütten kesilmiş, damızlıklar, satılacaklar, kavurmalıklar çoktan ayrılmıştı.
Neredeyse her evin bir bahçesi vardı. Etrafları dikenli çalılarla sıkı sıkıya çevrelenmesinden dolayı mı ne; adını bu çeperlerle olan irtibatından alan köyün hayat kaynağı, çeşmenin başına vardı. Suyu azalmasına rağmen hâlâ buz gibiydi. Fasılasız akan bu billur pınardan kana kana içti. Avuçladığı serin suyu yüzüne sürdü, biraz ferahlar gibi oldu.
Bu arada, hayat arkadaşı Mehmet Abdullah, heyecanla ahırdan çıktı, eyerli doru atına atladığı gibi köyün sokaklarını, tozu dumana katarak uzaklaştı.
Kafasında çözüm bekleyen onlarca soruyla büyükçe taşların birinin üzerine oturdu Nene… Çalışanlara, telaşla sağa-sola koşuşturanlara dalıp gitmişti ki, bu sefer de evin kapısının açıldığını gördü. Kayınvalidesi iki büklüm belini tutarak çıktı. Başındaki tülbent kar gibi bembeyazdı. Kamburunu düzeltmek istiyormuşçasına hafif sağa, sola gerindi. Kurumuş ellerinin, ayaklarının titrediği uzaktan da fark ediliyordu. Başını kaldırdı önce etrafına, sonra gökyüzüne baktı...
Nene; "hayırdır inşallah! Anacığım kimi arıyor" diyerek, daha yeni oturduğu yerden kalktı, sessizce yanına vardı. Elmas Nine, biricik gelinini yanı başında görünce muhabbetle karışık heyecanla:
- Nerelerdesin a güzel gelinim? Bakmadığım yer kalmadı.
- Nerede olacağım hanım anacığım, buralardayım! Pungara gittim, elimi yüzümü yıkadım.
- Sen de duydun mu?
- Neyi ana?
- Ortalık çok karışmış diyorlar gelinim...
- He, sorma anacığım! Kimsenin ağzını bıçak açmıyor, herkes çok endişeli... Ben de pek korkuyorum ana!
- Korkmamak elde değil güzel kızım! Cenâb-ı Allah hayırlara tebdil eylesin! Bize düşen duâ etmek, hayırlısını istemek evladım...
- Elbette hayırlısını istiyorum amma... konuşulanlar yenilir, yutulur şeyler değil anacığım. Kimse ne yapacağını ne edeceğini de bilmiyor!
- Kötü haber tez yayılırmış! İnşallah yalan çıkar!
- İnşallah anacığım!
- Konu komşudan ne haber? Ne yapmayı düşünüyorlar acaba?
- Kimi şaşkın, kimi bir şey bilmiyor, bazıları da fena hâlde korkuyor! Bir kısım köylümüzün de hiçbir şey umurunda değil!
- Nasıl yani? Umurunda olmayan da kimmiş?
- Kim olacak Züleyhalar! Bende var onda yok! DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.