"Sizinle görülecek bir değil bin hesabımız var!.."

A -
A +
Bütün çocuklar halka olmuş şaşkın gözlerle olup bitenlere bakıyordu.   Çocuklar hep bir ağızdan: - Haberimiz yok efendim. Bu sefer Hoca Hanım; Ermeni çocuğa döndü, müşfik bir tavırla: - Bu çocukların size bir kötülüğü oldu mu evladım? - Hayır! Bilerek vurdum! - Niçin? Bir sebebi olmalı! - Sebep mi? O kadar çok ki! - Allah! Allah! Fe sübhanallah! Akşam akşam... Bütün çocuklar halka olmuş şaşkın gözlerle olup bitenlere bakıyordu. Ermeni çocuğu ise durdurmak, hele susturmak ne mümkün... Tam bu esnada kalabalık bir grup Ermeni çocuğu daha ipten kurtulmuş aygır sürüsü gibi etraflarını sardı. İriyarı biri, Hoca hanımın başını sarstı, bütün çocuklar bağrışmaya başladı. Beklenmedik bu saldırı karşısında Hoca Hanım da bocaladı. Talebelerin kız oluşunu, acemiliğini ve şaşkınlığını fırsat bilen kindar Ermeni gençler, önlerine gelene tekme, tokat acımasızca saldırıyor, küfürler ediyordu. "Sizinle görülecek bir değil, bin hesabımız var!" "Bu daha bir şey değil!" "Beterini de göreceksiniz!" "Sizleri mahvedeceğiz!" Daha çok küstahlaştılar. "Buraları, başınıza yıkacağız!" "Hadi ne duruyorsunuz! Medreseyi yıkalım!" "Yıkmak yetmez, yakın! Hiçbir iz kalmamalı bu barbarlardan!" Kendilerini birer şövalye zanneden, bu hesapta olmayan eşkıya sürüsü; kavga, döğüş nedir bilmeyen, böyle şeyler görmemiş, yaşamamış ilim ehli yavruları, dayaktan kırıp geçirdiler. Hoca hanımefendi, pek korkmuş, çaresiz kalmıştı. Sopalı bu vahşi çakalların küfürlü "Ölüm! Ölüm!.." diye bağırmalarını duymamak için kulaklarını tıkıyordu sadece. Nene Kız; cesaretini toplayıp babasına koştu. O da komşulara haber verdi. Eline tırmık, dirgen, yaba, bir dal parçası alan geldi. Sırt sırta vererek, bütün güçleriyle, kızlı erkekli Ermeni gençlere karşı koydular. Vurduklarını deviriyorlardı. Yere kapaklanan Ermeni kalkar kalkmaz, tabana kuvvet kaçıyor, çocuklar kovalıyordu. Bu durumu gören Hoca Hanımefendi, bir an durakladı. Minnacık çocuklar gitmiş, sanki her biri bir cengâver yiğitler gelmişti meydana. "Ah benim küçük meleklerim, ah benim küçük yiğitlerim!" diye sevgili talebelerine büyüyen gözlerle ve imrenerek baktı, baktı... Ermeniler neye uğradıklarını şaşırmıştı. Kaçmağa fırsat bulamıyorlardı. "Kaçırmayın alçakları!" "Vurun sırtlan sürüsüne!" “Sizi gidi nankörler!” “Hainler!” “Edepsizler! Bu masumlardan ne alıp vereceğiniz vardı?” Diyen köylüler pek üzülmüşlerdi. Ermeni çocuklara ve çeteye kızmasına rağmen Hoca Hanımefendi, yakalanan bir Ermeni’yi görünce öfkesine hâkim olarak: "Bırakınız! Gözüm görmesin!" emrini vermesine rağmen köylüler; azgın pehlivanın başına üşüştü. Uzun bir uğraşmadan sonra yere yatırdılar. Ellerini, ayaklarını bağladılar. Hoca Hanımefendi üstelemedi. Yaşları daha küçük olanları topladı, medreseye girdiler. Ermeni çete mensubu debeleniyor, çocuklar bağırıyor, naralar atıyordu. Müthiş bir gürültü... DEVAMI YARIN
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.