"İnşallah bu güzel iltifatlarına layık olurum bey!.."

A -
A +
"İşte onun için seni çok seviyorum, evimin sultanı, gönlümün hünkârı..."
 
 
 
       ÇEPERLİ’DEN ERZURUM’A
Aceleyle girdiği tandır başının kapısından, içeriye bakındığında hâlâ çalıştığını görmüştü hayat arkadaşı, evinin direğini... Üstü başı toz toprak içindeydi... Oflayarak yanına yaklaştı:
- Hâlâ çalışıyor musun evimin süsü? Nal, mıh aldım, öküzleri nalladım, daha ortalıkta yoksun! Harmanın başında bekleye bekleye ağaç oldum...
- Bitiremedim evimin sultanı!
- Yardım edeyim, çabuk bitirelim!
- Sen yapacağını yaptın sıra bende.
- Sırası mı olurmuş? Evimiz de bir, işimiz de...
- İşte onun için seni çok seviyorum, evimin sultanı, gönlümün hünkârı, derdimin dermanı...
- İnşallah bu güzel iltifatlarına layık olurum bey!
- Layık olmasaydın almazdım.
- Ben de...
- Hadi biraz istirahat et! Çocuğa bir bak!
- Ne istirahati? Akşam olacak siz hâlâ arabaları yükleyemediniz!
- Ancak sultanım.
- Belli etmiyorsun ama işin de çok, derdin de…
- Ah! Aah! Cenâb-ı Allah başka, altından kalkamayacağımız dert, bela, musibet vermesin! İşten hiç yılmıyorum, yorulmuyordum da!
- Biliyorum bey.
Bir tıkırtı üzerine başını çevirdi Nene. Gelen kayınvalidesiydi, pek düşünceli, oldukça üzgündü...
- Gel ana!
- Gelsem mi gelmesem mi a gelinim? İçime öyle bir alev düşmüş ki!
- Herkes aynı ana! Nereden geliyorsun böyle?
- Ne yaptığımı ben de bilmiyorum! Tandırda kete pişiriyordum, yol için. Meğer benmişim pişen! Kaç gündür; kuzusunu kaybetmiş koyun gibi meleyip duruyorum, anlayacağın, deli divane gibiyim! Her fırsatta içinin kötülüğünü kusup nefreti bir veba gibi yaymaya çalışanlardan yüreğim yandı, ben de tandır başından bahçeme indim. Biraz dolaştım.
- İyi etmişsin ana!
- Güz çiğdemleri uç vermiş, hâlâ da uyanıyorlar. Leylekler, turnalar da göçmüş. Onların dünyasında bir değişiklik yok! Ne oluyorsa insanlarda oluyor!
- İnsanın insana yaptığını, hayvan hayvana yapmıyor ana!
- Biz de ona yanıyoruz ya! İnşallah bu ağrılar ve acılar da geçer güzel gelinim! Kötüler kötülüğüyle toprağın altına girip çürürken, güzellikler, tomurcuğa duracak, sonra çiçeklenmeye ve mutlaka nefis kokulu, tatlı meyvesini verecek, çünkü “kışın sonu bahardır” ve illa da gelecektir güzel gelinim!
- Sizin umut vermeniz de olmazsa hepten yıkılacağız ana!
- Her yokuşun bir inişi, her darlığın da bir ferahlığı vardır! Cenâb-ı Allah öyle yaratmıştır! Ümit kesilmez evlat!
- Hâşâ!
Mehmet Abdullah, kan ter içinde çalışıyordu. Anacığının geldiğini görmemiş olmalı ki başını, yüklerden bir an kaldırmadan Nene’ye hitaben:
- Uzun yola çıkanların acele etmemesi lazımmış Nene’m, hatunum...
- İlla sağlam olmalı! Bilirim de!
- De’si de ne?
- Tehlike peşimizde… yaklaşıyor!
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.