Nankör olmaktan, itimada aykırı davranmaktan pek korkuyordu...

A -
A +
"Benim hem anam babam, hem de büyük velinimetimdir memleketim..."
 
Nene Gelin, daha genç sayılırdı. Gencecik körpe derler ya işte o neviden ana kuzusu. Eski günleri aklına gelince hep “ah” çeker, kardeşlerini ve bilhassa küçük yaşta askere giden abisi Hasan'ı pek düşünürdü. Ama iş vatan müdafaası ve memlekete hizmet olunca... Onun fevkinde başka bir sevgiyi kendine yakıştıramazdı.
"Benim hem anam babam, hem de büyük velinimetimdir memleketim" diyen Nene, Çeperli’de Hüseyin Ağa’nın ve Zeliha Hanım’ın kerimesi, köyün yakışıklısı, yağız delikanlı Mehmet Abdullah Efendi’nin refikasıydı.
Çeperli köyündeki baba evinden alınıp yine aynı köydeki komşularına gelin götürüldükten sonra hayatında çok şey değişmişti. O, artık “Nene Gelin”, “Nene Hanım” diye çağrılıyordu. Kendini yaşıtlarından çok talihli sayıyordu. Ataların dediği gibi başına devlet kuşu konmuştu. Her defasında hamd ve şükrediyor, nimetin kıymetini biliyordu. Nankör olmaktan, itimada aykırı davranmaktan, ümitleri boşa çıkarmaktan pek korkuyordu. Dillere destan yiğit atalarını, kahramanlıkları hâlâ anlatılan pehlivan dedeciğini, numune insan babacığını, anacığını ve hepsinden de mühimi ideallerini, hayallerini aşan, sırdaş olmakla şereflendiği refiki Mehmed Efendi’yi mahcup etmekten, başlarını öne eğmekten, itimatlarını boşa çıkarmaktan fevkalâde imtinâ ediyordu. Böyle bir aileye gelin olmak için heveslenen çok genç kız varken o seçilmişti. Bu ne büyük nimetti, nasıl şükrünü yapacağını bilemese de o, üstün azim ve gayretle, âdet üzere beklenen vazifeleri noksansız yaparak, teveccühlere layık olmaya çalışıyordu.
Dedesi usta demirci, ne hikmetse onu ninesi gibi âlime, edip biri olarak yetiştirmeden yanaydı. Belki ismini köylülerin yadırgamasına rağmen “Nene” koymasındaki hikmet de burada saklıydı. “Ömrü bereketli olsun; çoluk çocuk, torun torba sahibi olsun, çok uzun seneler yaşasın, pirifâni olsun, âlime bir hatun olsun, vatana millete faydalı olsun” diye dilemiş ve düşünmüş olmalılar ki pek küçük yaşta tahsil hayatına başlatmışlardı.
"Hasan oğlumun eli tüfek tutmaya, Nene’ciğimin ise Kur’ân-ı kerîm tutmaya yakışır, beni mahcup etmezler, bunu böyle bilir ve dahi inanırım" derdi hep muhterem dedeciği. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.