"Azapyan'ın ağladığını görünce ne yapacağımı şaşırdım!.."

A -
A +
Bir anda bu insan azmanı dev, zırhları zangırdayarak yere yuvarlandı!..
 
Hasan pehlivan:
- Tekrar atını döndürürken, bulunduğum yerden fırladım mızrağı saplanmayacak şekilde, sopa olarak kullandım. Var kuvvetimle göğsüne indirdim!
- Oh olsun!
- Öyle bir çarptım ki… Bir anda bu insan azmanı dev, zırhları zangırdayarak yere yuvarlandı. Kalkanı bir tarafa, kendi başka bir tarafa gitti. Bu düşüşün dehşetinden ürken at şahlanarak kaçtı. Hırstan deliye dönmüştüm! Yere yatmış bir mandaya saldıran çevik bir kaplan gibi tanımadığım düşmanımın üstüne atıldım. Başlığını, tepesinden tuttum, çektim, murdar suratı açıldı.
- İnşallah tanıdığın biri değildir abi!
- Sorma! Birkaç saat önce bana iltifatlar eden davet sahibi Ermeni Azapyan değil mi? Karşımda kadınlar gibi ağladığını görünce de ne yapacağımı şaşırdım! O da aptallaşmıştı, bön bön bana bakıyordu yaş dolu gözlerle.
- Demek beklemiyordu böyle bir neticeyi… Şimdi de ne yapacağını merak etmiştir!
- Etmez olur mu? Korkudan altını kirletti. İçimden bir ses: “Kafasını kes, kafasını kes!..” diyordu. Ellerim titredi. Gözlerim karardı. Bütün ailem yanımdaydı sanki. Hepiniz başıma üşüşmüş; “Öldürme öldürme! Temiz ellerini, o kâfirin pis kanıyla kirletme” diyor gibiydiniz! O ise avazı çıktığı kadar; Öldür öldür” diye bağırıyordu!
- Bak şu Ermeni’ye!
- Akıl alacak şey değil! Eee!
- Bana yıllar kadar uzun gelen bir an, öyle kalakaldım.
- Eee! Sonra!
- Sonra, hırsla omzundan tutum, silktim. Tel zırhlı, geniş sırtına sağ dizimi koydum bütün kuvvetimle bastım.
- Her şey tamam da zırhı nereden bulmuş bu kefere?
- Ana, onlar eskiden beri, bir gün bize karşı harp ilân edeceklermiş gibi hazırlıklı yaşıyorlarmış zaten! Nereden olacak dedelerinden kalmıştır!
- Öyle ya! Onların türlü hesapları var! Bizim gibi tevekkül ehli değiller!
- Neyse? Gözüm dönmüştü bir kere; kollarını arkaya katladım. Ciğerlerinin hizasına birkaç yumruk patlattım! Her yumrukta, göğüs kemikleri çöken hınzır suratlı Azapyan “Ah! Of! Oh” diye inliyor, bıyıkları dolmuş ağzından oluk gibi kara, pıhtılaşmış kan akıyordu. Ben de yorulmuştum! Biraz soluklanayım derken; Azapyan ağzıma alamayacağım küfürler savurmaya ve “pis herif! Pehlivan müsveddesi! Daha ne bekliyorsun? Niye kellemi almıyorsun?” diye söverek pis kanlı tükürüğünü yüzüme fırlattı. O hâliyle bile kesintisiz, küfürler ediyor, bağırıp çağırıyordu.
- Adam çıldırmış abi! Deli olmalı!
- Deli olur tabii ki! Hakikat ortaya çıkınca kimsenin yüzüne bakamayacak da ondan!
- Bir de öyle ederler ya… Delikanlılık havası güya!
- En hırslı olduğunda insan hiç gülebilir mi? İşte o anda içimden gülmek geldi, kendimi zor tuttum, dudaklarımı ısırdım “Er meydanında ölmek şerefine sen layık mısın ki?” dedim. Sonra ona “Artık ömrün oldukça elin silah tutamaz. Pehlivanlığın da bitti. Seni yatağa gömdüm! Bir defa değil her gün ölüp ölüp dirileceksin! Dünyada yataktan daha azaplı mezar var mı?” diye kükredim! DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.