Erzurum’un kenar mahalleleri tam bir sefalet içindeydi!..

A -
A +
“Dün gece hapishane basılmış! Nöbetçiler öldürülmüş! Bütün mahkûmlar kaçırılmış!”
 
Nene Gelin:
- Verin efendim bir daha elinizden öpeyim!
- Yok olmaz! Hem niçin?
- Erimin, öve öve bitiremediği hocası da ondan!
- Dünya küçük derlerdi de… demek öyleymiş, nasip kısmet…
Ana kız hanımefendinin, Seyyid Ahmed Merâmî Hazretlerinin hanımı olduğunu anlayınca da âdeta etrafında pervane oldular, hizmetin biri gidip biri geliyordu.
            ***
Erzurum’un kenar mahalleleri tam bir sefalet içindeydi. Yaprakları dökülmüş bir iskelet hâlindeki kavak ve söğütler arasında; birbirine yaslanmış eğreti, taş ve topraktan yapılmış basit binalar, insan başını sokacak kadar ufaktı. Karşıda Top Dağı ve göğsündeki Aziziye Tabyaları, sağ tarafta Deveboynu’na giden yol, onun sağında da Palandöken Dağları şekilsiz birkaç devasa yığın gibi yükseliyordu. Akşam güneşi altında büyük köstebek yuvaları gibi görünen tepeler, ta uzaklarda açıklı koyulu gölgelere bürünen Ejder Tepesi’ne kadar uzanıyor, ufukta sisler içinde gökle birleşiyordu.
Gri, sert taşlardan birinin üzerine oturmuş, gözlerinden birbiri ardı sıra yuvarlanan yaşların arasından etrafa bakıyordu Nene. Oturduğu yerdeki toprağın kirli sarı, kahverengi donukluğu gözlerini sık sık açıp kapatmasına, kasvetinin de artmasına sebep oluyordu. Gerideki bahçe duvarını gözden saklayan kuru çalıların altından etrafa keskin, soğuk rutubet karışımı pis kokular yayılıyordu.
Önünden geçenleri seyretti gayriihtiyari olarak. Kulaklarına gelen ifadeler içini ürpertiyordu:
“Dün gece hapishane basılmış! Nöbetçiler öldürülmüş! Bütün mahkûmlar kaçırılmış!” Bu ifadeleri duyunca elinde olmadan ayağa kalktı. Doğruca konuşanların yanına gitti:
- Hele de kardeş! Nerede, ne zaman olmuş?
- Bacım, dün gece, burada...
- Ermeniler de mi kaçırılmış?
- Zaten onların yaptığı söyleniyor!
- Vah, başıma gelenler!
- Bacım niye öyle vah çekip duruyorsun?
- İki üç hafta önce bizim kafileyi basan çeteyi yakalamış hükûmete teslim etmiştiler de ondan kahırlandım!
- Keşke öldürselerdi!
- Merhametten maraz doğar derlermiş de...
- Zalimlere merhamet eden kendine zulmetmiş olur!
Nene, bir müddet elleri koynunda oldukça şaşkın donakaldı. Gelip geçenlerin konuşmaları hep aynıydı. Duymaz olsaydı! Korkuları da, çaresizliği de tavan yaptı. Neler neler anlatmıyorlardı ki!
“Eli silah tutan her kim varsa askere alınıyormuş!”
“Ermenilerin atlı çeteleri bizim askerden bile çokmuş!”
“Uruslar, Ermeniler olmadan bir şey yapamazmış!”
“Ermeniler de Uruslar olmadan hiçmişler!”
“Erzurum’dan da hicret başlamış! İstanbul Kapı; ana baba gününe dönmüş!”
“Yakında Uruslar daha büyük kuvvetle saldıracaklarmış, yani kıyamet kopacakmış!”
“İngiliz, düşmanlarımıza alttan alta destek veriyormuş!”
“Bütün haçlılar bir olmuş!”
“Osmanlı yedi düvelle harp ediyormuş!”
“İşimiz pek zormuş!” DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.