"Nene, o gece beni gafil avladı, yakalayıp kodese gönderdi!.."

A -
A +
"Benim elime öyle bir fırsat geçseydi, bütün Müslümanları, kim varsa hepsini zımbalardım!"
 
 
          BİTMEYEN KİN
Kar yağmış, köyümün yollarına, evlerin damlarına, bembeyaz,
Karakargalar konmuş ağaç dallarına, hava ayaz mı ayaz!
Küçük dünyasında, güya büyük işler yapacak, mesut olacaktı. Başka insanlara, fikirlere ve gelişmeye açık değildi. Her şeyi en iyi bildiğini sanıyor, kendi dışındakilerini hepten cahil, ahmak veya kabahatli biliyor, onun için de o suçluların cezasız kalmamasına inanıyordu, Döndönlerin Züleyha'sı, yani Ermeni Zulal’ı.
"Akıllı insan menfaatini düşünür. Nene, o gece beni gafil avladı, kıskıvrak yakalayıp kodese gönderdi. İyi de oldu; daha bir istirahat ettik, bilendik, planlar yaptık. Benim elime öyle bir fırsat geçseydi, bütün Müslümanları, kim varsa hepsini zımbalardım! Hıncımı alamaz, kazığa oturttururdum birçoğunu da! Zaten o niyetle göç kafilesini basmıştım. Ama olacak bu ya ava giderken avlandım, onlar galip geldi. Şimdiyse kuvvet bizde… Bakalım gün doğmadan neler doğacak? İçimizden bazıları diyor ki; niçin rahat durmuyorsunuz? Ben de onlara soruyorum; 'nasıl duralım ki?’ diye, cevabını da kendim veriyordum tabii: Asırlardır devlet kurmayı hayal ettik, seneler sonra ayağımıza böyle bir fırsat geldi. Kaçırırsak yazıklar olsun! Zaten biriktirdik biriktirdik, gırtlağımıza kadar doldu! Ya yutacak, ya da kusacaktık! Şimdiye kadar hep yutuyorduk, tabii sindiremediklerimiz de oluyordu, onlar da; boğazımızı tıkadı, nefes alamaz olduk. Havasız kalan ne olur? Ölür elbette! Ölmezseniz, bu sefer de sinirleriniz bozulur! Boşu boşuna, fedakârlık etmek mecburiyetinde kalırsınız. Zaten karşınızdakiler de sizi rahat bırakmaz, pek bir yüzsüzdürler bu Osmanlılar! Onlardan çektiklerimi ben bilirim ben!” diyor, dişleriyle birlikte elindeki tüfeğini de sıkıyordu. Parmağı tetikte, o anı kolluyordu, avına hemen zıplayacak, pusudaki yılan gibiydi Çeperlili Züleyha, nam-ı diğer, Ermeni dönmesi Zulal!..
Tepeden tırnağa kin ve nefret doluydu. Bu da sağlıklı düşünmesine mâni oluyordu. Ermenilerin arasında pek revaçtaydı "intikam alma" hissiyatı. Bu devirde Türk ve İslâm düşmanlığı tavan yapmış; karşılarında görünce ağlıyor, zırlıyor, bağırıp çağırıyorlardı sadece. Ermenileri pohpohlayıp alkış tutanlar da içlerinden gülüyor, küçük düşürecek hareketlerden imtina ediyorlardı. Hatta onları üzecek, yanlış anlamalarına sebep olacak her türlü söz ve davranıştan da sakınıyorlardı... Olur ya belki de kızgınlıkla söyledikleri, dostça yaptıkları, hakaret olarak anlaşılır, hedeften sapılır ve suçlu oluverirlerdi durdukları yerde. Bu endişeyle rahat hareket edemiyor, işin içinden sıyrılana kadar, yani köprüyü geçene kadar da bir hata yapmamaya çalışıyorlardı...
Ne yapacaksa tek başına yapmak istiyordu Zulal. Kimseden yardım almadan, bağırta bağırta Nene’yi; kendi kanında, boğulduğunu seyretseydi, “İmdat! Beni kurtar, ne olur? Elini, ayağını öpeyim!” dediğini duysaydı ona yeterdi.
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.