“Osmanlının kendinden başka dostu yoktur ana...”

A -
A +
Zeliha ana evlatlarıyla iftihar ediyordu... Ölseler şehid, kalsalar gazi rütbeleri onları bekliyordu.
 
 
Mehmet Abdullah:
- Yine biz bize kaldık ana. O hep söylenen slogan var ya; “Osmanlının kendinden başka dostu yok” diye. İşte yine o söz var dilimizde. Çünkü yine biz, sadece bizimleyiz. Kimsemiz yok Hak teâlâdan gayri.
- Hak teâlâ bize kâfi oğul.
- Âmennâ…
Zeliha ana evlatlarıyla iftihar ediyordu. Ne saadetti onlar için. Ölseler şehid, kalsalar gazi rütbeleri onları bekliyordu.
            ***
Erzurum halkı birlik beraberlik ve cesaretin en üst seviyesini yaşamış, bütün memlekete ve hatta dünyaya örnek olmuşlardı. Bir gece içinde dünyanın en modern donanımlı, en acımasız, hep zaferlerle dolu bir karnesi olan gururlu Rus kuvvetlerini, zifirî karanlığa gömen, açtıkları kuyulara dolduran dadaşlar, vatan müdafaasında rekor kırmışlardı. Bu kadar kısa zamanda bu kadar kuvvetli orduyu imha edip bir çırpıda Azîziye Tabyalarını Ruslardan boşaltan aslanlar, şehitlerine ve gazilerine son vazifelerini yapmaya hak kazanmışlardı.
Gâzi Ahmed Muhtar Paşa, halkı bu derece heyecana getiren ezân-ı Muhammedî'yi kimin okuduğunu, tabyalara doğru sistemli halk hareketini başlatanı ve Rusları şaşırtan kahraman evlatlarını öğrenmek, tanımak istiyordu. Bulunması için yaverlerine emirler verdi.
Komutanların emirlerini derhal yerine getirmek isteyen yaverler etrâfa dağıldı. Çok kısa zamanda ezânı okuyanın Seyyid Hafız Osman Bedreddin Efendi olduğunu ve hanımların komutanıymış gibi kadınları ayağa kaldıranın ve şehidlerin kanlarına bulanmış sancağı alıp yükseklere kaldıranın da “Nene” isminde bir hatun gelin olduğunu öğrendi.
Paşanın emriyle yaverleri; genç sırım gibi delikanlı; Erzurum'un Abdurrahmân Ağa Mahallesinden Hoca Selman Sükûtî Efendinin mahdumu, Hâfız Osman Bedreddîn Efendiyi, yerinden sökülüp atılan sancağı tutup kaldıran, yeniden kocasıyla kuleye diken, kadınları aşka, şevke getiren; Çeperli köyünden Nene ismindeki taze gelini ve bu gelinin kocası, acemi asker Mehmet Abdullah’ı bulup paşanın selâmlarını, duâ ettiğini ve duâlarını beklediğini söyledi, tebrik edip döndüler.
Bu husus Gâzi Ahmed Muhtar Paşa’ya arz edilirken, orada bulunan cephe kumandanı Kurt İsmâil Paşa, Osman Bedreddin’in ismini duyar duymaz ileri çıktı. Müsaade isteyerek heyecanla paşaya yaklaştı ve:
- Paşam, ezânı okuyan zâtı tanırım. Erzurumlu Miralay Bahri Beyin kumandasında, heybetli, vakarlı, temkinli hareketleriyle ve bilhassa düşmana taşla hücumu dikkatimi çekmişti. Elinde silâh falan yoktu. Düşmanı taşla kovalıyordu. Attığı her taş, mutlaka hedefine ulaşıyor ve bir düşman askerini cehenneme gönderiyordu. Onun taşları mermi gibiydi sanki. Vurduğunu düşürüyordu mutlaka. Ben böyle bir şey şimdiye kadar hiç görmemiştim. Bu harikulâde hadiseydi, şaşılacak bir hâldi. Çok dikkatle seyrediyordum. Bu genç zâtta mânevî bir kuvvet vardı.
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.