"Kızma al şu parayı, bozdur da gel!”

A -
A +
Ali, "Ben borçlanmayı sevmem abi, illa biri borçlanacaksa al simidi, sen bana borçlan” dedi.
 
Abdullah Hoca, otobüste "Köy Simidi" satan Ali'yi anlatmaya devam ediyordu:
- Simitçi çocuk bana "Kendim de zaten köy çocuğuyum. Köylüden ne olur? Köy ürünleri” dedi... İstediğimi verirken ben de cüzdanı kurcaladım, bozuk param kalmamıştı. Beş lira uzattım, alnından akan, hakikaten toplumun büyük çoğunluğunun unuttuğu; terini sildi, büyümüş de küçülmüş bu ufak adam. Gayet ciddi bir esnaf gibi elini cebine attı, üç lira çıkardı. Diğer ceplerini de yokladı bir şey bulamadı. Elindekileri görünce;
"Tamam evladım onları ver yeter, üstü kalsın.” Hiç renk vermiyordu küçük esnaf: 
“Yok” dedi, “bu dürüst esnaflığa yakışmaz. İki dakika bekle, hemen gidip bozdurup geleyim abi.” Bu kadar iyi niyetli çocuğa can-ı gönülden yardım etmek istiyordum. Tekrar ona kuvvet vermek için niyetimi tekrarladım samimice: 
“O zaman ver o üç lirayı gerisi kalsın. Hakkımı helâl ettim evlat.” Dediğimi duymadı bile. Öyle kararlıydı ki, bütün vücut dili, onu doğru bildiği yoldan döndürmeye kâfi gelmezdi. Zaten beklemeden tavrını koydu:
 "Hiç olur mu abi?” dedi. “Bu aldığın simit bir lira. Üstelik içinde kârım da var.” Baktım olmayacak, teslim oldum hepten.
“Tamam” dedim, "borcun olsun bana.” Cevabı yapıştırdı peşinen:
"Ben borçlanmayı sevmem abi” dedi, devam etti. "İlla biri borçlanacaksa al simidi, sen borçlan.” Yapacağım bir şey kalmamıştı. 
“Tamam” dedim, "kızma hadi al parayı, bozdur gel.” Bu sefer de:
“Çok vakit geçti. Ya otobüs gitmiş olursa… Al sen bu parayı, ben kendi paramdan bozdurup geleyim” deyince, bu alicenaplığına; doğrusunu demek icap ederse ben de rahatsız olmaya başladım. Bir çocuk kadar kul hakkını, ahiretimi düşünemiyordum. Yeniden ve kırmadan ona dedim ki; 
“Ya sen gelmeden otobüs giderse… Ben ne yapacağım o vakit?” Zeki ve güzel ahlakı, şimdiden kalbine yerleştirmiş bu yavru ne dese iyi?
"Senin paran bende kalsa, ben senin gibi birine veremem abi. Ama sokakta benim gibi simit veya başka bir şeyler satan çocuk çok! Sen bana veremezsen onlardan herhangi birine verirsin, neticede hepimizin durumu aynı…”
Gözlerim dolu dolu bakakaldım beş lira elimde… Koşa koşa gitti, bozdurdu geldi, dört liramı verdi bana. O rahatlamıştı ama benim gözlerim sağanağa dönmüştü. Yaşlarımı göstermeden başını okşadım. Merakımdan, günde kaç simit satabildiğini sordum. Ortalama iki yüz kadarmış. Bana döndü;
"Biliyor musun abi, bugün ilk müşterim siz oldunuz. Elhamdülillah siftah yaptım ya gerisi çorap söküğü gibi gelir inşallah.” Şaşırdım tabii, öğlen çoktan geçmiş daha ilk simidini satıyor. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.