"Bunun öyle masum duruşuna bakma kız, işi gücü palavra!.."

A -
A +
Ali, iyice afallamıştı. Bir şey diyecekti ama sanki dili tutulmuş, konuşmayı unutmuştu, kem küm etti, kekeledi...
 
Elif açtı ağzını yumdu gözünü:
-Evet, bir düğme başına toplamışsın bu saf çocukları, masal anlatıyorsun. Bari doğru dürüst bir şey anlat da herkes inansın!
Yılmaz:
-Bu köylünün öyle masum duruşuna bakma kız, işi gücü palavra üretmek. Daha ilk geldiği günde ‘rahmet’ olup hepimizin üzerine yağmak istediğini söylemişti. Hem köylü hem de haddini bilmiyor kız!..
Ali, iyice afallamıştı. Bir şey diyecekti ama sanki dili tutulmuş, konuşmayı unutmuştu, kem küm etti, kekeledi;
-Ne?.. Ma.. Ma masal mı anlattım?
Elif, eliyle çocukları ittirerek biraz daha Ali'ye yaklaştı. Âdeta göğüs göğüse gelmişlerdi. Sağ işaret parmağıyla çenesini ittirdi.
-Ya ne? Masal bile olamaz anlattığın… Palavra! Palavra hepsi de!
Ali’nin kanlanmış gözleri hırsından fıldır fıldır dönüyordu.
-Yani bana yalancı mı demek istiyorsun, yalan mı söylüyorum?
-Tabii ya! Sen külahıma anlat… Bu garibanlar gibi beni de aptal sandın galiba... Anlattıklarının hiçbirine inanmadım! Hadi oradan palavracı şey!
-Nihayet içimizden “kral çıplak” diyen biri çıktı! 
Ali’ye yiyecekmiş gibi bakan Yılmaz da Elif’in peşi sıra gruptan ayrıldı. Sınıf başkanı Çağrı, iş büyümesin, üzülmesin diye Ali’nin koluna girdi. 
-Sen onlara bakma Ali kardeş. Biz kimin ne olduğunu biliyoruz. Yılmaz hasetliğinden, kıskançlığından yapıyor, o kızı da kimse tanımıyor. Galiba o da senin gibi yeni gelmiş olmalı. Er geç anlarlar, özür dilerler senden! Lütfen üzülme bak bu kadar arkadaş senin yanında.
Arkadaşının yüzüne boş gözlerle bakan Ali, sık sık başını çevirip gidenlerin peşi sıra dalıp gidiyordu. Kendine bakıldığını gören Elif dilini çıkararak hin hin güldü uzaklaştı. Ara sıra geri dönerek parmağıyla gözünü gerip “pışık” yapar gibi kışkırtıcı hareketlerde bulunuyordu. Çocuklar, bu şımarık hareketlere pek kızıp Ali’nin etrafında çember oluşturdu, onu teselli etmeye çalıştılarsa da o hakaret eden kıza dalmıştı. Elif, gözden kayboluncaya kadar ona bakan Ali, sanki canlı bir heykel kesilmişti. 
Neden sonra kendini toparladı, arkadaşlarına döndü, oldukça üzgün konuştu.
-Bu da kim böyle? 
-Ben dün onu lüks bir arabayla gelirken gördüm. Hasan Ağacan’la giderlerken yanında bir de kadın vardı. AĞACANLAR mağaza zincirinin sahibinin kızı Güldane abla, bu da torunu olmalı.
-Of! Anlattıklarıma inanmadı… Bana "yalan söylüyorsun" dedi. Çok büyük hakaret etti…
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.