“İçimizde evliyalar, erenler var!” deyip daha bir coşmuşlardı...

A -
A +
"Ağlayacak yerde gülümsüyor olacak şey mi? Nene Hatun, Kocasından daha cesur sanki dedeciğim."
 
Elif torun:
 - Aklım almıyor dede! Nasıl olur? Taşlar eline geliyor, kadınlar dağı taşı inletiyor. Oysa bir fareden bile korkuyoruz. Ya onlar insan değil, ya da biz, ya da siz abartarak anlatıyorsunuz!
 - Yere eğilmeden taşların eline geldiğini ve her attığı taşın bir düşmanı yere serdiğini bütün oradakiler görmüştü. Görmüştü ama kendilerinden geçmişlerdi. “İçimizde evliyalar, erenler var!” deyip daha bir coşmuşlardı. Gaziler âdeta gerilmiş çelikten bir yay gibiydi. Dadaşları artık kim tutabilirdi ki!..
Dadaşlar “Allah, Allah...” nidalarıyla yeri göğü inleterek tabyaları aşıyor, sarhoş Urus askerlerinin hiçbir gücü, kuvveti o yiğitleri durduramaya yetmiyordu. İki yönden başlayan halk hücum kollarının birine veli Osman Bedrettin Efendi, diğerine taze gelin Nene Hatun komuta ediyor gibiydi. Düşman bu hâli görünce şaşırdı, bozuldu, dağılıp kaçmaya başladı. Veli Osman Bedrettin’in ve Nene Hatun'un kadınlardan oluşan takımları düşmanı imha etmek ve kaçırmak için iyice sıkıştırıyor, hücum üzerine hücum yapıyorlardı.
Elif, kollarını gösterdi. "Tüylerim diken diken oldu dedeciğim” dedi, asıl sormak istediğini sormak için fırsat kolluyordu.
 - O ne cesaret?
 - Kahramanlık cesaret ister güzel kızım. “Korkan göze çöp batar” demiş atalarımız.
 - Bizim büyükbüyük dedelerimiz o zaman ne yapıyormuş peki?
 - Babamın dedesi beş kardeş; Emin, Dursun, Recep, İsmail, Rüştü babaları Şaban dedemizle birlikte tabyalara ilk çıkanlardan. Şaban dedem şehit olmayı çok arzuluyormuş Cenab-ı Allah, o yaşta, o nimete kavuşmasını nasip eyliyor. Onu tabyaların göğsünde bırakıp geri geliyorlar. Ama hiç üzülmüyorlar. Bizzat dedem anlatıyordu. "Sanki uyuyormuş gibiydi” diyor, iftihar ediyordu babasıyla… 
 - Eee! Daha neler oldu?
 - Nene Hatun, ehramına sıkı sıkıya bürünmüş, bir elinde tüfek, bir elinde keskin bir nacak düşmanı kovalıyor, bir yandan da evinin direği, sevgili hayat arkadaşını arıyordu. O karmaşada kocasını gördü gerçekten yiğit bir kahraman gibi savaşıyor, düşmana aman vermiyordu. Yiğidiyle gurur duydu. Elinde olmadan gülümsedi.
 - Ağlayacak yerde gülümsüyor olacak şey mi? Nene Hatun, Kocasından daha cesur sanki dedeciğim.
 - Kocası da Nene Hatundan geri kalmıyordu lakin onun genç bir gelin olarak beşikteki yavrusunu bırakıp bu harekete katılması takdir üzerinde hayranlık uyandırıyordu. Onun için daha çok konuşulur oldu.
 - İşin bir de o tarafı var öyle ya! Anladım… Eeeee!..
 - Bakıyorum sabırsızlanıyorsun iyice. Alaca karanlıkta ortalık toz dumandı. Bağırtı, şamata “Allah! Allah!” sesleri Arş-ı âlâya çıkmakta. Nene Hatun baltasıyla vurduğu her bir kefereyi cansız yere seriyor.
 - Desene ölüm makinası gibi.
 - Gazilerimize öyle demek hürmetsizlik olur Elif kızım. Bu arada Müslüman ölülerini de kontrol eder. Aralarında tanıdık simalar var mıdır diye… DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.