"Neyse olan olmuş emmi, bunda bir hikmet vardır!"

A -
A +
"Hafız evladım! Sen öyle ne yapmışsın? Deden Emin Ağanın kimseye borcu yoktu. Bu altınları da ödediğini duymuştum..."
 
Hüseyin emmi:
- Oğlum sen deli misin? O kadar para; sormadan, etmeden, hiç çıkarılıp verilir mi? Hangi devirde yaşıyoruz? Senin baban benim abim; o kadar Allah’ın emrini bilen, takva sahibi bir âlimdi. O Rabbimin rızasının dışında bir şey yapmadı ve yapmazdı. Verilmemiş olsaydı mutlaka vasiyetine yazardı.
- Her neyse olan olmuş! Bunda bir hikmet vardır emmi! Ben dedemin, babamın ve sizin adınıza ceddimi bu borçtan kurtardığıma inanıyorum. Velev ki iki defa verilmiş olsun, bizim hiç ziyanımız yok. Sadece bir aile dostumuza o kadar parayı hediye etmiş sayarım kendimi. Analarının sütü gibi helâl olsun. Onlar bilerek veya bilmeyerek ikinci defa bu parayı aldıysalar yine can-ı gönülden helâl ettim. Kasten zaten yapmazlar. Olsa olsa sandıklarındaki o senet yüzündendir istemeleri. Haklı olarak dedelerinin alacaklarını talep etmişlerdir. Hata, kusur; ödeme yapıldıysa senedi almamaktadır. Malum o devirler karanlık, harp seneleri kimse ne yaptığını bilemiyordu ki. Sen şahit ol Hüseyin emmi; “ben herkese hakkımı helâl ettim…” dedim, bu meselenin bir daha açılmamak üzere burada da kapatılmasını ısrarla söyledim, söz de aldım emmimden.
Ertesi günü kardeşim Osman’ın atını alarak İd’e indim. Öğle namazını Aslanpaşa Cami-i şerifinde kıldım. Yine aşr-ı şerif okudum Hafız Halil Hocam ağlayarak gelip boynuma sarıldı. Yanaklarımdan, gözlerimden öptü beni de ağlattı... Nereden, nasıl duymuşsa o meseleyi açtı:
- Hafız evladım! Sen öyle ne yapmışsın? Deden Emin Ağanın kimseye borcu yoktu. Bu altınları da ödediğini duymuştum. Harp seneleri olduğundan yazılan kâğıt bulunup alınamamıştır büyük ihtimal. Öyle olmasa da şer’an; dedenin borcu torunlarına intikal etmez. Buna rağmen çok büyük bir fedakârlık yapmış, bütün Emingil’i zan altında kalmaktan kurtarmış oldun. Rabbim seni her türlü tehlikelerden muhafaza buyursun. Evvel Allah, sırtın yere gelmez evlat! Rabbim sağlıklı, hayırlı uzun ömürler versin. Bu hareketinin hem dünyada, hem de ukbada faydasını görürsün inşallah. Yolun da bahtın da açık olsun evladım.
- Âmin, âmin hocam ne güzel müjdeler, ne duâlar aldım elhamdülillah. Sadece bunlar için olsa yetmez mi?
- Ameller niyetlere göre evlat…
- !!!
- Semerkandî hazretlerinin talebelerine anlattığını ben de sana anlatayım, sonra da “uğurlar olsun diyeyim…” Şöyle gel oturalım, hem atın da karnını doyursun ki ta Verintap’a kadar rahat yol alasın.
- Peki hocam! Memnuniyetle…
- Fakir bir genç, zamanın mürşid-i kâmiline giderek talebe olmak istedi. O da memnuniyetle kabul etti. Yapacağı işleri sıraladı. Birinci vazifesinin, kendi kapısı önündeki kayayı ittirmek olduğunu söyledi. Bu vazifesini Allahü teâlânın rızası için tam yaptıktan sonra ikincisini, ondan sonra üçüncüsünü verip ilerlemeye devam edeceklerini izah etti. “Evladım talebe olmak kolay da devam ettirmek değil! Bundan böyle, Allahü teâlânın rızası için yolun tam ortasındaki büyük kayayı, bütün kuvvetinle it, ne yap yap it. Unutma, vazifen; taşı bütün kuvvetinle ittirmek!” DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.