"Bu devrin insanı anlamaz onları. O devrinkiler de bizleri..."

A -
A +

Helâlleşip cemaat dağılırken Haydar Ağa; yarın akşam böyle herkesi, firesiz beklediğini bir daha hatırlattı...

 
 
Dervişlerin bütün şartlarını kabul eden Haşıl Baba da aralarına katılmış. Acıkmışlar, dervişlerin biri duâ etmiş bir sofra peydahlanmış yemişler. Günler sonra diğeri duâ etmiş yine karınlarını doyurmuşlar. Başka bir gün de acıkmışlar, bu sefer de Haşıl Babaya “Hadi duâ sırası sende buyur” demişler. O da gayet mahcup, kırık kalple içten duâ buyurmuş. Bakmışlar, gelen sofra tam bir ziyafet, önceki gelenlerin iki katı ve çok leziz yemeklermiş. Afiyetle yiyip karınlarını doyurduktan sonra; “Derviş arkadaş sen kimin hürmetine duâ ettin ki böyle iki katı ziyafet geldi?” O da buyurmuş; “Malumunuz ben yeniyim, duâ etmesini de pek beceremem. Siz kimin hürmetine istediyseniz; ‘Ya Rabbim beni mahcup eyleme! Bu arkadaşlarım; kimin yüzü suyu hürmetine istediyseler ben de onun yüzü suyu hürmetine istiyorum…’ dedim, başka bir şey demedim...” Dervişlerin şaşkınlığını gören Haşıl Baba, bu sefer onlara sormuş; “Peki siz kimin hürmetine istiyordunuz ki?” Onlar da Erzurum’da bir Haşıl Baba var. Onun hürmetine hep duâ ediyoruz…” deyince, baltayı taşa vurduğunu anlamış.
         ***
Haşıl Baba, kendini ifşa etmeden, helâllik alıp doğru hanesine gelmiş. Hanımı hiçbir şey demeden bank vaziyeti alıp üzerine oturmasını beklerken; “Kalk Baba hazretleri kalk! Geçti o günler! Sen daha yeni öğrendin, ben senelerdir biliyordum…”
- Akıl işi değil Lütfü Hocam.
- Bu devrin insanı anlamaz onları. O devrinkiler de bizleri anlamaz. Aramızda uçurumlar oluştu çünkü.
- Peki, Efe hazretlerinin o menkıbeyi niçin anlattığını çözebildiniz mi?
- Meğer o üç kişiden biri de hanımından şikâyetçiymiş. Ne yapması lazım geldiğini sormak için gelmişmiş. Menkıbeyi dinledikten sonra cevabını almış, utanıp mevzuyu açıp sormamış bir daha.
- Zaten açık cevabını da almış, niçin sorsun ki? Edepsizlik olurdu. Velhasıl bu işlere akıl sır ermiyor vesselâm.
- !!!
Helâlleşip cemaat dağılırken Haydar Ağa; yarın akşam böyle herkesi, firesiz beklediğini bir daha hatırlattı, birbirlerine hayırlı geceler, dileyerek ayrıldılar.
         ***
Lütfü Hoca kapıda bir müddet hanımefendisini bekledi. Hayriye Hanım ihramına bürünüp dışarı çıktığında beyine laf attı:
- Ooo ne âlâ her akşam bir yerdeyiz. Bu gidişle evin yolunu unutmasak bari!
- Unutmayız hanım! Sağa dön, işte orası fakirhanemiz. Bu Verintap’ın şen şakrak, sıcakkanlı insanları sohbetlere susamış. Arz ve talep olunca lakayt kalmanın hesabını veremem.
- Şaka dedim! Sen de hemen ciddiye alma!
- Elbette anladım. Seni yeni tanımıyorum Hayriye Sultan. Yarın da Haydar Ağalardayız inşallah.
- O zaman yemek falan yapmayayım.
- Gıdamız muhabbet hanım! Gerisi teferruat. Sana bir şey itiraf edeyim mi?
- Buyur.
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.