"Ne oldu da Verintap’tan çıktın?"

A -
A +
"Senin çocukluğunu biliyoruz Lütfü. Vuslat Beyle az mı bacalardan kovduk!.."
 
Hâl hatır, çoluk çocuk soruldu, öğle namazına camiye gitti. Bütün cemaat, çoğu çocukluk arkadaşı, hısım, akrabaları etrafını sardı. Niçin geldiğini sordular. O da her şeyi olduğu gibi anlattı. Başkalarından duyunca, gayr-i ihtiyari ilaveler oluyor, ya da noksan anlatılıyor, iş başka taraflara çekilebiliyordu. Bunu pekâlâ bildiğinden üzerine basa basa kendi isteğiyle ayrıldığını, köyden, köylülerden pek memnun olduğunu, onları hiç ama hiç unutmayacağını defalarca izah etti.
- Hayırdır Lütfü Hoca! Sen buralar! Biz dedik öyle sıcakkanlı, misafirperver insanların yanına gitti ki hayatta bırakmazlar. Ne oldu da ayrıldın? Merak ediyoruz. Mahzurlu ve de hususi sebepler varsa anlatma…
- Hususi sebep şu Celâl Efendi: Beni az çok tanırsın, kolay kolay pes etmem. Kimseye de boyun eğmem. Bu nefsime düşkünlüğümden dolayı değil de vazifeşinas olmamdan kaynaklanan bir hususiyetti diye düşünüyorum. İnsanların çoğu vaatlerinde durmadığından, muhataplarıyla münakaşaya, münazaraya giriyor, sonunda da ipler hepten kopuyor. Böyle bir duruma düşmedim elhamdülillah.
- Senin çocukluğunu biliyoruz Lütfü. Vuslat Beyle az mı bacalardan kovduk!
- Evet, bacalarda koşarken aşağıya topraklar dökülüyormuş. O yüzden çok azarlanmışızdır. Hele Reziye Bibimin kovalamaları yok mu? Hâlâ gözümün önünde…
- Peki ne oldu da Verintap’tan çıktın?
- Dün akşam o köylü ama başka bir yerde imam olan hoca efendi, babasını ziyarete gelmişti. Benim köye gelir gelmez camiye gelmem gibi o da vakit namazlarına cami-i şerife geldi. Her defasında cübbeyi ona giydirirdim, yine öyle yaptım. Biz imamlar arasında misafirleri mihraba davet etme âdetimiz vardır. Farkındaysanız burada da Samet Hocam hiç tereddüt etmeden bizi öne geçirir. Yalnız bizde değil bu âdet, İstanbul’da da böyleydi. Eğer hoca olduğu anlaşılırsa nezaketen teklif edilir, kabul etmezse zorlanmazdı.
- Biz de biliyoruz öyle yapıldığını.
- Ben de uzun zamandır bir tertip, düzen hâlinde cemaate temel İslâmi malumatları, tek tek tatbik ettirerek öğretiyordum, her yatsı namazını müteakiben. Uzun kış geceleri tam bir fırsat... Yaza doğru azaltıyoruz tabii, iş güç çıkınca. Evlerde sohbet olmadığı günler camide duâ bitince beş on dakika anlatıyor, sualleri olanlara cevaplar veriyordum. Herkes alışmıştı ve bekliyordu. Hatta dersimizin nerede kaldığını, yarın nelerden bahsedeceğimizi de söyleyerek ayrılıyorduk. O hoca efendiyi de pek severdim. İlim sahibi, edepli, kibar bir meslektaşımdı. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.