Ne olacak?

A -
A +

Herkes, kaygılı ve herkes şaşkın. Maaşlı kesim, aylığını alamıyor, ticaret erbabı iş yapamıyor. Sadece devlete sırtını dayamış olanlar bir miktar rahatça. Onlar da döviz rüzgârıyla savrulmakta. Şu günlerde en çok sorulan sual: "Nereye gidiyoruz?" veya "Türkiye'nin yarınları için ne düşünüyorsunuz?" her meclisin temel mevzuu bu. Düğün evinden cenaze evine kadar gündem sabit. Akil kişiler, korkulmaması gerektiğini, Türkiye'ye bir şey olmayacağını, Türkiye'nin batmayacağını arada bir dile getirmekteler. Ne var ki dedikleri, toplumun en sessiz kesimi esnafın "hükümet istifa" haykırışlarıyla koalisyonu dut ağacı gibi silkelediği gösteriler arasında kaybolduğundan fazlaca dikkat çekmiyor. Hele hele kimin polisi olduğu şüpheli bazı merhametsiz eli copluların aç insanlara meydan dayağı atma sahneleri önünde bu sözler işitilmiyor bile. Batmak iki türlüdür. İtibari ve maddi. İtibari anlamda batış, kesin. Batmak daha nasıl olur? Kim bilir gelecek kaç nesil daha borçlu doğacak. Lira, fiilen bitmiş. Kaşe, bugün de aynı; "geri kalmış ülke." Dün olduğu gibi bugün de dışarıya avuç açılıyor. Yeni çağı yakalama fırsatı kaçırıldı; dünyanın başına dert olunmasın diye milletlerarası operasyonlara maruz bulunmaktayız. Dedemizin babası hangi problemlerle boğuşuyor idiyse biz de bugün aynı sıkıntılarla karşı karşıyayız. Cinayetlerin, akıl hastalıklarının, fuhşun... tırmanışa geçeceğini aylar öncesinden haber vermiştik. TL'nin geçmez duruma düşmesi de, yoksullaşan babanın cinnet getirip en sevdiklerini öldürmesi de, genç beyinlerin yurdu terk yolları için fırsat kovalaması da itibari olarak bir batışın ifadesi. En iyi tahsilleri verdiğiniz gençler Amerika'da bulaşıkçılık, kaçak pompa işçiliği yapmayı Türkiye'de kalmaya tercih ediyorlarsa bu aşağılık kompleksi her şeyi ayan-beyan ortaya koymaktadır. Maddi batmaya gelince... Kriz böyle sürerse bu dahi görülebilir... Kriz kendiliğinden tabanı isyan ettirmiştir... Vatandaşın basiretli, dikkatli ve fedakâr olması şart. Parasızlık, muhtaçlık ve bunlardan doğan açlık krize kapılar aralamıştır. Onun için israfın en radikal tedbirlerle önlenmesi gerekiyor. Hâlâ herkesin elinde cep telefonu, bitmez tükenmez çene çalmalar. Hâlâ sorumsuzca kredi kartı kullanmalar. Hâlâ araba çılgınlıkları. Hiçbir mal mutlak olarak kimsenin değil. "Benim değil mi?" Suali görgüsüzlüğün dik âlâsıdır. Hatta hatta... İcap ederse bu cep telefonları, kredi kartları ya gelir seviyesi ile sınırlanmalı veya büsbütün yasaklanmalı. Dolarla kira, satış, borçlanma vs. hukuken yok sayılmalı ve bunlara bir daha cevaz verilmemeli.. Lüzumsuz konuştukça, gereksiz tükettikçe, ekmekler, yemekler hâlâ çöplere döküldükçe, fakir annelerin bebeklerine süt bulamadığı kara günlerde birtakım sonradan görme snoplar yirminci sınıf sanatçı bozuntularının ayakkabısında şampanya içme edepsizliğini fütursuzca sergiledikçe her şey olabilir. Türk Edebiyatı Dergisi Ahmet Kabaklı'nın kurup 25 yıl fasılasız yayınladığı Türk Edebiyatı dergisi, bugüne adar çıkmış en iyi sayısı ile merhum edebiyat tarihçimiz, yazar ve fikir adamı Kabaklı Hoca'yı anmakta. Değerli imzalarla anıtlaşan dergi, edebiyat sevenlerin arşivinde yer almalı. Şeyh'ül Muharririn hayatta iken yaptığından bile daha kaliteli bir dergi hazırlayarak O'nun ruhunu şâd edenleri tebrik ederiz. Türk Edebiyatı, bundan böyle vardığı bu çizgiyi korumalıdır. Bu da tabii ki aynı zamanda okuyucunun sahip çıkması ile mümkün. Şu iktisadi buhranda edebiyat, kültür dergisi çıkartmak azaba eştir. Bu azabı göze alanlar yalnız bırakılmamalı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.