Bizans'ta şenlik

A -
A +

İstanbul, Türkler tarafından fethedilirken birtakım Bizanslı din adamlarının meleklerin cinsiyet tartışmasında oldukları tarihin müstehzi anekdotlarındandır. İstihza mevzuu olması kapıdaki gerçekle yaşanan hayal arasındaki tezattır. Bizans'ı düşmeye götüren serüvende etkin amiller sadece böylesi absürd münakaşalar değildir. Şüphesiz ki fütursuz çılgınlıklar da bunda müessirdi. Tafsilatı da tarih kitaplarında mündemiçtir. O çılgınlıklar üç sac ayağından mürekkeptir. Kadın, içki ve sorumsuzluk. Kadın, içki ve sorumsuzlukla ağaran şafaklar sadece düşen Bizans'ta değildir. Konstantinopol'ün işgal İstanbul'unda da yaşanır. Devri tasvir eden romanları okuduğunuzda içki, fuhuş ve gamsız-tasasız insanlarla üst üste maskeler takınmış İstanbul'u bulursunuz. Beyaz Rus yılışıklığı ile işgal kuvvetleri kumandan ve askerleri arasında kaybolmuş köksüz, ruhsuz, cibilliyetsiz ve milliyetsiz bir güruh karşısında dehşete kapılmamanız mümkün değildir. Halbuki payitaht işgal altındadır. I. Cihan Harbi yıllarıdır. Millet aç, çıplak, hastalıklı ve sefil haldedir. Mehmetçikler cephelerde ekin gibi biçilmektedir. Onların geride kalmış ihtiyar ana-babaları ile genç eşleriyse hayvan pisliklerini temizleyerek buldukları arpa ve buğdayları yıkadıktan sonra el değirmenlerinde öğütüp ekmek yapmaktadırlar. Mehmetçikler, o cepheden diğerine vatan için koşup, ekin gibi biçilerek şehid düşerken, arkada bıraktıkları tarihin en büyük trajedilerinden birini yaşarken harp, kahpe bir çarkı da beraberinde çevirerek göz açık fırsatçılardan yeni zenginler türetmektedir. İşte o zenginler, devrin batakhanelerindedir. Onlar için bir Türk'ün milliyeti ile İtalyan, Rus, İngiliz, Fransızınki arasında fark yoktur. Dertleri, çalıp-çırpma ve hayvani taraflarını tatmindir. Rus kızları, Ecnebi içkiler, balolar, danslar, çılgın eğlenceler... 21. Asrın eşiğinde hızla 20. Asrın başındaki manzaraya doğru gidiliyor. Orta sınıf yıkılmıştır. Buna mukabil İstanbul gece hayatı, düşen Bizans ve işgal Konstantinopolü manzarlarında. Yabancı gazeteler bile tehlikeye dikkatleri çekmekte. Onlar dahi sosyal patlama endişesini dile getirmekteler. İstanbul'lu Bizans tarafında mankenli, paparazzili, televoleli bir hayat ne kriz dinlemekte ne geçim sıkıntısı duymakta. Şu ortamda dahi bir esnaf 500 milyonluk vergi borcunu geciktirdiğinde başına musallat olan maliyeyse seyirde. Halbuki barlarda, gece kulüplerinde paralar havada uçuşuyor. Niçin onlara sorulmuyor, "nereden buldun diye?" Namuslu "Mehmetçiğe" niçin ödemiyorsun demek kolay. Mehmetçik, kirasını ödeyemezken, çocuğuna harçlık veremezken gökyüzüne ağan havai fişekler, şampanyayla yıkanan sözde sanatçılar. Görgüsüzlük, haramzadelik, sorumsuzluk... Ve fuhuş, sefahat, yalancı saadetler. Kalça ve göbek kıvrımlarıyla eğlenen Bizans. Eksik sadece Bizans papazları kafasındaki teologlar. Hayır eksik değil. Onlar da TV ekranlarında mukaddes ne varsa yerinden oynatmakla meşguller. Bu Bizans batmaz mı? Adalet, insaf ve ahlakın olamadığı mekânlarda batmak haktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.