Umuda yolculuk

A -
A +

Afgan mültecilerin iltica maceralarına "umuda yolculuk" ismi verildi. Umut, yolcuları Avustralya'ya kabul edilmek için her yolu denediler. Kendilerini denize atma tehdidini dahi kullandılar. Sökmedi. Aksine Avustralya hükümeti, kara sularına izinsiz girildiği iddiasıyla o zavallılara müdahalede bile bulundu. Sonuçta, insan tacirlerinin yol göstericiliğinde pembe hayallerle denizlere açılanlar Papua Yeni Gine'de karaya ayak bastılar. Papua Yeni Gine, bir zaman evvel reklamlarımızın eğlenceli ismi olduğundan bizlere yabancı değil. Mültecilerin okyanusun ortasındaki bu minnacık adada kalmayacakları kesin. Buna mecburlar. Ekmek parası ve daha insanca bir hayat için yine buluşacaklar. Yine pazarlıklar yapılacak ve yine Avustralya diyecekler. Kiminle yapacaklar bunları. Kimlerle oralara geldilerse. İnsan tacirleri ile gelmişlerdi. Onlarla devam edecekler. Başka çareleri yok. Çaresiz insan ne yapar... Sonunda neyi var neyi yoksa satar savar ve insan tacirlerine teslim olur. Tarihte bir zamanlar köleler vardı. Kölelerin de tacirleri. Şimdi haber editörleri nezaketen 'insan taciri' diye yazıyorlar. 'Köle tacirleri' deseler kim ne diyebilir? Doğrusu mülteci. Türkçe'de mülteci yerine kekremsi bir ifade ile "sığınmacı" dendiği de oluyorsa da tutmuyor. Mülteciler, savaş, kötü muamele ve açlık gibi sebeplerle yaşadıkları toprakları terk ederek, kamyonlarla, TIR'larla, gemilerle sonu ya ışığa ya ölüme çıkan maceralara atılıyorlar. En şiddetli sebep açlık. Yani iş ihtiyacı, yani parasızlık... Bu sahnelere Türkiye üzerinden Ege ve Akdeniz'de de sık sık rastlanıyor... Şimdi şöyle durup bir düşünelim. İnsan tacirleri nerelerde cirit atıyor? İslam ülkelerinde. Ya Kuzey Iraklı Müslüman Kürt veya Afganlı Müslüman Türk, Müslüman Afgan. Veya bir başka üçüncü dünyalı Müslüman unsur. Nereden nereye kaçmak istiyor? Türkiye üzerinden İtalya'ya. Türkiye üzerinden İngiltere'ye, Fransa'ya, Hollanda'ya İsveç'e . Hindistan üzerinden Avustralya'ya. vs. vs. Safahat'ta şairimizin "Kimi Hindu, kimi yamyam kimi bilmem ne bela..." diye yerdiği diyarlara hasret çekilmekte. Siz, hiç bir Avrupa ülkesinden Türkiye'ye gelmek için iltica eden, kendini yeni zamanlar köle tacirlerine teslim eden insan işittiniz mi? Son yıllarda Afrikalı bazı zenciler geliyor, bir de Rusyalı kadınlar. İstisnai olarak da Taliban mağdurları. Kim refahtan kaçar? Ve kim sefalette kalır? Dünya refahı adil paylaşmadıkça bu kaçışlar, bu ilticalar, bu ölümler, bu gözyaşları durmayacaktır. Üstelik meşru yollardan Amerika'ya gidişler de bu hareketin iki derece üstte cereyan eden bir parçası. Orada insanlar topluca sevk ve idere edilmekte. Gençlerimizin Amerika'ya can atmaları ise ferden cereyan ediyor. Hepsininki aynı; umuda yolculuk. Kuzey Iraklı Kürt de, Taliban'dan kaçan Afganlı Türk de Amerikalı olmak için her fedakârlığa katlanan Türk delikanlısı da... Hepsi refah için, daha iyi şartlarda yaşamak için bir yolculuğa çıkıyor. İnsanın cebindeki pasaportun, cebindeki nüfus cüzdanının o insana yabancılaşması kadar kötü ne olabilir... Koyun cebinizdeki pasaportunuz, pantalon cebinizdeki para kadar kıymetlidir. Zavallı İslam ülkeleri. Zavallı sahipsizler...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.